Eğitim-İş Burdur Şube Başkanı Erkan Putgül, Öğretmenlik Meslek Kanununun öngördüğü ve geçtiğimiz hafta sonu yapılan öğretmenlik kariyer sınavı sonrası basın açıklaması yaptı.
Eğitim-İş Burdur Şube Başkanı Erkan Putgül, “Bugün, eğitim emekçilerinden görüş alınmadan, Saray’ın talimatı ve yandaş sendikaların oluruyla hayatımıza sokulan ve mesleğimizin üzerine kara bir bulut gibi çöken Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun öngördüğü uzman öğretmenlik sınavları, bizlerin ve ilerici kamuoyunun tüm itirazlarına rağmen yapılmıştır. Bugün zaten “güvenceli istihdam bir haktır” diyen Anayasamıza aykırı olarak öğretmenleri sözleşmeli, ücretli, kadrolu diye ayrıştıran MEB, düzenlediği bu ezbere dayalı sınav sistemiyle yeni suni ayrıştırmalar için en somut adımlardan birini atmıştır. Sadece 5 gün sonra, yani Öğretmenler Günü’nde en büyük övgüleri dizmek için riyakarca bir yarışa girecek olanlar, bugün öğretmenlerin uzmanlıklarını da, diplomalarını da, haklarını da, sorunlarını da resmi olarak görmezden gelmiştir.” dedi.
Putgül şunları söyledi;
“Bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin milli eğitim sistemini geliştirmek ve çağın ötesine taşımak maksadıyla kurulmuş olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın milli eğitim sistemine en ağır darbelerden birini bizzat vurduğu gündür. Bugün, eğitim emekçilerinden görüş alınmadan, Saray’ın talimatı ve yandaş sendikaların oluruyla hayatımıza sokulan ve mesleğimizin üzerine kara bir bulut gibi çöken Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun öngördüğü uzman öğretmenlik sınavları, bizlerin ve ilerici kamuoyunun tüm itirazlarına rağmen yapılmıştır. Bugün zaten “güvenceli istihdam bir haktır” diyen Anayasamıza aykırı olarak öğretmenleri sözleşmeli, ücretli, kadrolu diye ayrıştıran MEB, düzenlediği bu ezbere dayalı sınav sistemiyle yeni suni ayrıştırmalar için en somut adımlardan birini atmıştır. Sadece 5 gün sonra, yani Öğretmenler Günü’nde en büyük övgüleri dizmek için riyakarca bir yarışa girecek olanlar, bugün öğretmenlerin uzmanlıklarını da, diplomalarını da, haklarını da, sorunlarını da resmi olarak görmezden gelmiştir. ÖMK ve onun öngördüğü bu haksız sınavların, Anayasa Mahkemesi’ne taşınmış olmasına rağmen inatla yapılması hem sınava giren eğitimciler hem de girmeyen eğitimciler için yeni mağduriyetlerin kapısını aralamıştır. MEB, “mülkün temeli” olan adaleti bekleme zahmetine girmemiştir.
Yani bugün, eğitimci bile olmayan, Bakanlığın as kadrolarının çoğunu eğitimcilikle alakası olmayan şahıslarla dolduran bir Milli Eğitim Bakanı’nın kendi yeterliliğine bakmadan, ezbere dayalı bir sınavla öğretmenlerin yeterliliğini ölçmeye kalktığı bir gün olarak tarihe geçmiştir. Daha da acınası olan, geçim derdiyle boğuştuğu için yüzbinlerce öğretmenin içlerine sinmediği halde, ölümü görüp sıtmaya razı olur bir vaziyette bu sınava girmesini, sınavın doğruluğuna bir kanıt gibi gösterilmeye çalışılmasıdır. Açıkça MEB, kendi aciz bıraktığı eğitim emekçisinin seçtiği mecburi istikametlerle gurur duyacak kadar hakkaniyetini yitirmiştir. Ve fakat kimsenin şüphesi olmasın ki tarih bugünü unutmayacaktır! Bizler dünyada Başöğretmen unvanlı bir liderin kurduğu tek ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nde, öğretmen görünce kulağını kaşıyarak arkasını dönen bu zihniyetin yaptıklarını unutmayacağız! Sınıfta öğretmenin önüne geçmeyi dahi doğru bulmayan bir bakış açısıyla kurulan bu ülkenin eğitim sistemine, öğretmenin gözüne bakacak yüzü bile olmayanların verdiği zararı unutturmayacağız!
O yüzden bugün MEB için utancın, biz eğitim emekçileri için ise direncin günüdür! Biz bu rezil tabloya bakıp kararlılığımızı pekiştirecek ve önünde sonunda mesleğimize hakaret niteliğindeki ÖMK’yı tarihin çöplüğüne, onu imal eden zihniyetin yanı başına göndereceğiz! Ve Eğitim-İş olarak ilan ediyoruz: Eğitim emekçisinin kazanımlarına göz diken, onun uzmanlığını görmezden gelip emeğini küçümseyen bu anlayışın 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde riyakarca sarf edeceği ezbere övgüleri istemiyoruz! Eğitim emekçilerinin yalan övgülere değil, gerçek saygıya ihtiyacı var. Eğitim emekçilerinin günde bir kez hatırlanmaya değil yıl boyu insani koşullarda çalışıp insanlık onuruna yaraşır ücretler almaya ihtiyacı var. Eğitim emekçisinin “yeterliliği” olan bir Milli Eğitim Bakanlığı’na ihtiyacı var! Mesleğimize en çok zarar veren yöneticilerin, takiyye yaparak mesleğimizi övmesini dinlemeyeceğiz.”
burduryenigün
Yorumlar (0)