Yaradan’a sayısız kere hamdüsenalar olsun ki, kendimize biri ikiz 3 tane ‘nurtopu’ gibi erkek evlâdı, bu 3 oğullarımıza da biri kız olmak üzere 2’şerden toplam 6 tane evlât (bize de torun) verdi… O nedenle ben daha yazımın başında, Yüce Yaradan’dan isteyen herkese (bizimkiler gibi) ‘hayırlı-uğurlu…’ evlâtlar ve torunlar vermesini niyaz ediyorum… Şimdide büyüğün küçüğün belli olmadığı, babaların anaların ve ninelerin dedelerin evlâtları tarafından istenmediği, dışlandığı-hor görüldüğü bir devir de sıradan bir babanın, oğluna verdiği ‘sıra dışı’ öğütlerini veya samimi nasihatlerini köşeme iktibas ederek konuma girmek istiyorum:
Sevgili oğlum; eğer sana kızıyorsam bil ki, bu seni sevdiğimdendir.
Sana yasaklar koyuyorsam, bu seni korumak istediğimdendir.
Sana istediğin miktarda harçlık veremiyorsam bil ki bu imkânsızlığımdandır.
Namaz için zorluyorsam, bil ki bu senin iyiliğin içindir…
Arkadaş ilişkilerine karışıyorsam bil ki bu senin güvenliğini sağlamak içindir…
Senin istikbâlinle ilgili planlarına müdâhil olmak bil ki senin mutluluğun ve başarın içindir…
Seni nasihatlerimle sıkıyorsam bil ki bu seni korumak istememdendir…
Seni dînî tavsiyelerimle sıkıyorsam bil ki bu senin ebedî âlem de mutlu olmanı arzu ettiğimdendir…
Seni anlayamayacağım noktalar olabilir ama sevdiğimden emin olabilirsin…
Farkında olmadan eleştirmiş olabilirim affet…
Sana kırıldığım zamanlar olmuştur ama bu seni sevdiğimdendir…
Sana sitem ettiğim anlar olmuştur ki bu seni sevdiğimdendir…
Seninle konuştuğum da her seferinde kendini anlayamadığımdan şikâyet ediyorsun ne yazık ki biz babalarımızdan nasıl gördüysek çocuklarımızla o şekilde iletişim kuruyoruz, keşke bunu aşabilsek, bunu gerçekten çok isterim. Ama senin de beni anlamanı ve hayatıma katkı sağlamanı isterim…
Benden korkma, benden çekinme, düşüncelerini rahatça dile getir, hatalarımı ifade etmekten kaçınma. Hepimiz bu hayatın talebeleriyiz, hepimiz daha iyi insan olmaya çalışıyoruz…
Sen tüm öğrendiklerini benimle paylaş, bana katkı sağla.
Hüzünlendiğimde yanımda ol, hatıralarımı yadetmeme fırsat ver…
SEVGİLİ OĞLUM; seninle birlikte geçirdiğim günleri hayatımın en değerli günleri olarak görüyorum…
Hatırlar mısın bir keresinde nezih bir kafeye oturup kahve içmiştik, ben sana hayatımın gizli kalmış sırlarını anlatmıştım, sen de kimi yerde hüzünlenmiş kimi yer de gülmüştün…
Zaman su gibi akıp gitti artık vakit bulup bir araya gelemiyoruz, sen derslerinde meşgulsün ben işimden başımı kaldıramıyorum. Ama olsun hayat böyle de güzel, bir babanın oğluna olan sevgisini hissettirebilmesi için fizîken yakın olmasına gerek yok öyle değil mi oğlum?”
Bu mükemmel nasihatlerden sonra söylenecek fazla bir söz olmaz olamaz… Ancak ben yine de babalar babası, adamın hası, köyümüzün ve civarımızın Durmuş Hocası, tüm çocukların Durmuş Dedesi, yaşı henüz 57-58’de ve ben 120 ünlük asker iken sabah namazı için kalktığı köydeki evimizin 2. katındaki merdiven boşluğundan düşerek vefat eden babamı hiç ama hiç üzmediğimi, kırmadığımı, darıltmadığımı ve de darılmadığımı, o nedenledir ki, benim 4 ay boyunca askerden gönderdiğim mektuplarımı hep ağlayarak okuduğunu ve cevaplandırdığını hatırlatmadan; ayrıca (Allah’a emânet 3 oğlumuzun) 3’ünün de hayırlı evlâtlıklarından, âlîcenaplıklarından, ana baba ve kerdeş sevgilerinden ve saygılarından bahsetmeden geçemeyeceğim:
Şöyle ki; diğerleri varsa da 3 oğlumuzdan 3’ünün düğününü de olabildiğince mütevazı ve temel ihtiyaçlarını karşılayacak eşyalar alarak ve mevlid-i şerifler okutarak, dolayısıyla da dualar ederek yaptık elhamdülillah… Ve oğullarımızdan ilk 2’sinin düğünleri ayrı bir konu, ama sonuncu oğlumuz Yusuf’u evlendirirken, İstanbul’daki âbisi Mehmed Akif’te, yine İstanbul’daki ikiz kardeşi Murat ve düğününü yapmakta olduğumuz Yusuf’ta, bir an bile geçirmeden ve hiç tereddüt etmeden cüzdanlarını ve kredi karlarını bana teslim ettikleri gibi, düğünün bütün maddî mânevî külfetlerini üstlenerek güzel bir kardeşlik ve büyük bir fedakârlık örneği verdiler… Dolayısıyla da beni yerden göğe kadar memnun ettiler. Ben de o zaman kendilerinin cep telefonlarına, ‘Ben sizden memnun ve razıyım Yavrularım… Allah (c.c)’ta sizlerden daimen ve ebeden razı olsun inşaAllah…’ şeklinde mesaj çektiğimi hatırlıyor ve bu günde aynı şeyi düşündüğümü ifade etmek istiyorum.
Demem o ki, Cenab-ı Hakk isteyen herkese ‘en az bizimkiler kadar’ Allah’a, Peygamber’e (sav), anaya babaya ve uzak yakın akrabaya sevgili, saygılı evlâtlar ve torunlar versin inşaAllah.’ diyor, herkese saygılar sunuyorum.
MALLAR VE EVLÂTLAR DÜNYA HAYATININ ZİNETİDİR.
ASIL KALICI OLAN SÂLİH AMELLER İSE RABB’İNİZİN
KATINDA HEM MÜKÂFAT BAKIMINDAN DAHA HAYIRLI
HEM DE ÜMİT BAĞLAMAYA DAHA LÂYIKTIR…
Kefh Sûresi, âyet 46
BABANIN EVLADINA EN BÜYÜK
MÎRASI GÜZEL AHLÂKTIR..!
Hz. Muhammed (sav)
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Geciken adalet adalet olmadığı gibi! Geciken tasarruf da tasarruf olmaz' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bir farenin kurtardığı yuva' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Aile günü, hava şehitleri anma günü ve gençlik haftası hakkındaki düşüncelerim' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hemşirelerin haftaları kutlu kendileri de hastaları da mutlu olsun' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Dünya çiftçilerin günleri kutlu bizim çiftçiler hep mutlu olsun(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Vakıflar haftamız kutlu hayatımız vakıf olsun(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Genelde '365 gün ve 52 hafta', özelde de haftalarında engellileri unutmayalım!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bu yaz yoğun bir haşere tasallutuna maruz kalabilir ve zamanından önce arı ölümlerine şahit olabiliriz!' adlı köşe yazısı Devamı
Yorumlar (0)