Taceddin Akbaş

Bu doktor da, avukat ve savcı da alkışlanır

Taceddin Akbaş'ın 'Bu doktor da, avukat ve savcı da alkışlanır' adlı köşe yazısı

Taceddin Akbaş

Daha önceki bazı yazılarım da tüm okul mezun ve mensupları ile birlikte mesleklerin ve mensuplarının saygıdeğer ve önemli olduğunu; ancak hâkim, savcı, avukat, doktor, mimar ve mühendis gibi mesleklerden birinin mensubu olmanın ise daha zor, dolayısıyla da bu mesleklerin daha değerli veya daha önemli olduğunu vurgularım…
Ve ben ilgili yazılarımda da, bizzat görüşmelerimde de, tüm mesleklerin mensup veya erbaplarına hak ettikleri değeri verir, sevgi ve saygıyı gösteririm… Ancak, hemen her şeyin bir ‘en’ i olduğu gibi, bu günkü yazıma konu edeceğim en değerli zatlardan biri savcı, biri avukat, diğeri ise doktor-hekim! Nedenine, niçinine ya da nasılına gelince onu da şöyle îzah etmeye çalışayım:
Şöyle ki; İstanbul’daki hastanelerin birinde görev yapmakta olan bir kardiyalog (kalp damar hastalıkları uzmanı bir hekim) ile yine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığında görevli bir savcı özel araçlarıyla seyrederlerken ‘yol verme kavgası’ yapmaya başlarlar… Bahsime konu doktor aracından iner ve bir hışımla savcının üzerine yürür! Kendisinin cumhuriyet savcısı olduğunu hatırlatan Hakan T. İsimli Savcı, olay yerine polis ekiplerini çağırır ve doktor, savcının şikâyetçi olması üzerine polis ekipleri tarafından gözaltına alınarak karakola götürülür… Doktor da kendisinin İstanbul’un bir hastanesinde kardiyalog olarak çalıştığını, yani kalp doktoru olduğunu beyan etmesine ve bunu belgelemesine rağmen, Savcı Bey Doktor Beyden şikâyetçi-davacı olur ve sonun da tartışma mahkemeye taşınır… Durumu öğrenen doktorun avukatı Savcı T’yi ziyaret eder ve müvekkilinin yaptığının yanlış olduğu söyleyerek Savcı Beyden uzlaşma yoluna gidilmesini ister! Olayın büyütülmesini istemeyen Savcı Bey de o esna da koridorda gördüğü bir avukatı odasına dâvet eder ve o Avukatın memleketinin neresi olduğunu sorar. O avukat da, Ağrı’nın bir beldesinden olduğunu söyler… Savcı bey de avukat bey’e, “Sizin beldedeki çocukların kışlık olarak neye ihtiyaçlar var onu bir öğrenebilir misin?” diye sorar. O avukat bey de hemen Ağrı’nın bahse konu beldesindeki İlkokulun müdürünü arar ve öğrencilerin neye ihtiyaçları olduğunu sorar… Okul müdürü de, “Çocukların kışlık botlara ihtiyaçları var ve okulumuz da 30’u kız, 30’u da erkek olmak üzere toplam 60 öğrencimiz var” şeklinde cevap verir. O anda orada olan ve durumu öğrenen avukat bey de, “Biz gerekeni yapmaya hazırız… Yani o yavruların bot ihtiyaçlarını karşılamaya hazırız savcı bey…” der ve sonunda savcı bey ile doktor bey arasında uzlaşma sağlanınca da Savcı T., “Tamam, siz çocukların botlarını alın ben de şikâyetimi geri çekeyim..!” der. Ve avukat bey okul müdürüyle irtibata geçerek çocukları bir kundura mağazasına götürerek tamamına birer bot alır verir… Savcı bey de şikâyetini geri çeker, dolayısıyla da o tatsız tartışma tatlıya bağlanır ve sonuçtan savcı bey de, doktor bey de, avukat bey ve 60 çocuğun kendisi, ailesi ve okul yönetimi de memnun kalır!
ÖFKE GELDİMİ BİRÇOK ŞEY GİTTİĞİ GİBİ
ÖFKEYLE KALKAN DA ZARARLA OTURUR
Yarım asra varan meslek hayatım da ben de bir hayli dava izledim ancak böylesi bir davaya hiç rastlamadım, görmedim, duymadım… Yani biz böyle davaları şimdiye kadar sadece Türk filmlerinde izlerdik ama hayatın içinde böyle bir dava süreci ve sonucu ne gördük, ne duyduk ne de yaşadık!
Kısacası, saygıdeğer savcı bey şikâyetini geri almamış olsaydı, davaya bakan mahkeme nasıl karar verirdi onu bilmiyorum, ama dava nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın hem savcılık mesleği veya savunma makamı, hem de insanları tedavi etmekle görevli bir mesleğin mensubu açısından pek hoş olmaz, normal karşılanmazdı. Yani bu iki seçkin ve saygın mesleğin mensuplarının, ‘müktesebatlarına, makam veya mevkilerine uymayan’ ya da gereksiz, hattâ tatsız tuzsuz bir tartışmadan dolayı mahkemelik olmaları birçok kişi tarafından eleştirilir, belki de kınanırdı!
Bunun böyle olacağını düşünen savcı bey ve doktor bey ile avukat beyler, iyi güzel bir uzlaşmaya vesile, hayırlı bir sonucun alınmasına yardımcı olmuşlar… O nedenle ben, savcı beyi de, doktor beyi ve avukat beyleri de yürekten kutluyor, kendilerinin bu asil davranışlarının birçok meslek erbabına veya insana örnek olmasını diliyor; sözü şimdi de Burdur Adliyesi’ne getirmek istiyorum;
Şöyle ki, bundan birkaç gün önce ve İstanbul’un bir caddesinde yaşanan, Anadolu Adliyesi’nde de tatlıya bağlanan savcı-doktor tartışması beni Burdur Adliyesi’ni hatırlattı! O nedenle ben bugünkü yazımı, Burdur Adliyesi’nde ve bundan birkaç ay önce gördüğüm bir anekdotu sevgili okurlarıma hatırlatarak noktalamak istiyorum:
O da şöyle; ben, uzun bir aradan sonra ve bir veraset ilâmımızın isim tashihini yaptırmak için gittiğim Burdur Adliye’sinin bahçesinde gördüğüm temizlik ile giriş kontrol noktasında vatandaşa gösterilen nezâket, koridorlardaki ve mahkeme salonlarındaki nezafeti bizzat görmüş; bu güzelliklerin Başsavcı Osman Kara’nın iyi-güzel yönetiminden kaynakladığını öğrenmiş ve bu durumu (Burdur Adliyesi Başsavcı Osman Kara ile Güven Tazelemiş) başlıklı yazım ile sevgili okurlarıma aktarmıştım! Ve Başsavcı Bey de benim o yazımı okur okumaz bana telefon açarak teşekkür etmiş, beni çay kahve içmeye etmiş, ben de Savcı Bey’in o nâzik davetine icâbet ederek çayını-kahvesine içmiştim!
Uzun lâfın kısası, meselenin hülâsâsı; bütün kurum ve kuruluşlar, teşkilâtlar ve bunların mensupları değerlidir-muhteremdir… Ancak, Adliye teşkilâtları ve bu teşkilât mensuplarının tutum ve davranışları, hal ve gidişleri daha önemlidir! Çünkü buralar adalet dağıtmakla yükümlü olan kurumlardır-kuruluşlardır!’ diyor, herkese saygılar sunuyorum.

ASIL PEHLİVAN GÜREŞTE RAKİBİNİ YENEN DEĞİL
ÖFKELENDİĞİ ZAMAN ÖFKESİNİ YENEN-NEFSİNE
HÂKİM OLAN KİŞİDİR… Hz. Muhammed (sav)
ADÂLET OLMADIKÇA YÖNETİMİN, EDEP OLMADIKÇA
ASÂLETİN, CÖMERTLİK OLMARDIKÇA ZENGİNLİĞİN
FAYDASI OLMAZ…
KÖTÜ BİR İŞİN EN GİZLİ ŞÂHİDİ VİCDANIMIZDIR…
İNSANLARIN EN AKILLILARI, İNSANLARIN (İYİ-GÜZEL)
HAREKETLERİNİ TAKDİR EDENLERDİR. Hz. Ömer (r.a)
ÖFKENİN ÖNCESİ DELİLİK, SONU PİŞMANLIKTIR!
Anonim
ÖFKE KÖTÜ BİR ÖĞÜTÜCÜDÜR! Bernard Shaw
ÖFKE GELİR GÖZ KARARIR, ÖFKE GİDER YÜZ KIZARIR:
Anonim

Bu içerik size ne hissettirdi?

  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ÜZÜLDÜM
  • 0
    KIZDIM
  • 0
    ŞAŞIRDIM
  • 0
    BEĞENDİM
  • 0
    BEĞENMEDİM
  • 0
    GÜLDÜM
  • 0
    ALKIŞ

Yorumlar (0)

Bu içerik ile ilgili henüz yorum yazılmamış

Taceddin Akbaş Diğer Yazıları

18
MAYIS

2024

Geciken adalet adalet olmadığı gibi! Geciken tasarruf da tasarruf olmaz

Taceddin Akbaş'ın 'Geciken adalet adalet olmadığı gibi! Geciken tasarruf da tasarruf olmaz' adlı köşe yazısı Devamı

17
MAYIS

2024

Bir farenin kurtardığı yuva

Taceddin Akbaş'ın 'Bir farenin kurtardığı yuva' adlı köşe yazısı Devamı

16
MAYIS

2024

Aile günü, hava şehitleri anma günü ve gençlik haftası hakkındaki düşüncelerim

Taceddin Akbaş'ın 'Aile günü, hava şehitleri anma günü ve gençlik haftası hakkındaki düşüncelerim' adlı köşe yazısı Devamı

15
MAYIS

2024

Hemşirelerin haftaları kutlu kendileri de hastaları da mutlu olsun

Taceddin Akbaş'ın 'Hemşirelerin haftaları kutlu kendileri de hastaları da mutlu olsun' adlı köşe yazısı Devamı

14
MAYIS

2024

Dünya çiftçilerin günleri kutlu bizim çiftçiler hep mutlu olsun(!)

Taceddin Akbaş'ın 'Dünya çiftçilerin günleri kutlu bizim çiftçiler hep mutlu olsun(!)' adlı köşe yazısı Devamı

13
MAYIS

2024

Vakıflar haftamız kutlu hayatımız vakıf olsun(!)

Taceddin Akbaş'ın 'Vakıflar haftamız kutlu hayatımız vakıf olsun(!)' adlı köşe yazısı Devamı

12
MAYIS

2024

Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım!

Taceddin Akbaş'ın 'Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım!' adlı köşe yazısı Devamı

11
MAYIS

2024

Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım(!)

Taceddin Akbaş'ın 'Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım(!)' adlı köşe yazısı Devamı

10
MAYIS

2024

Genelde '365 gün ve 52 hafta', özelde de haftalarında engellileri unutmayalım!

Taceddin Akbaş'ın 'Genelde '365 gün ve 52 hafta', özelde de haftalarında engellileri unutmayalım!' adlı köşe yazısı Devamı

09
MAYIS

2024

Bu yaz yoğun bir haşere tasallutuna maruz kalabilir ve zamanından önce arı ölümlerine şahit olabiliriz!

Taceddin Akbaş'ın 'Bu yaz yoğun bir haşere tasallutuna maruz kalabilir ve zamanından önce arı ölümlerine şahit olabiliriz!' adlı köşe yazısı Devamı

İlgili Haberler

Umut Kaya sizlerle buluşuyor! Bu akşam bu etkinlik kaçmaz
Etkinlik

Umut Kaya sizlerle buluşuyor! Bu akşam bu etkinlik kaçmaz

Bucak Belediyesi tarafından 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları kapsamında düzenlenen Gençlik Konseri'nde Umut Kaya sahne alacak. Detaylar haberimizde...

Oğuzhanspor yeniden BAL'da
Spor

Oğuzhanspor yeniden BAL'da

Bölgesel amatör Ligin gediklisi Bucak belediyesi Oğuzhanspor, yeniden BAL ligine çıktı.

Off-road yarışları nefesleri kesti
Spor

Off-road yarışları nefesleri kesti

Düzce’de 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı çerçevesinde off-road yarışları yapıldı. Yarışlarda gençler adrenaline doydu.

Düzce'de Bağımlılıkla mücadele için bisiklet turu
Bölgesel

Düzce'de Bağımlılıkla mücadele için bisiklet turu

Yeşilay'ın bağımlılıkla mücadeleye dikkat çektiği bisiklet turu Düzce'de de yapıldı. Vali Selçuk Aslan, "Düzce çok hoş bir bisiklet şehri" dedi.

Kastamonu'da Feci Kaza! 1 Kişi Hayatını Kaybetti
3. Sayfa

Kastamonu'da Feci Kaza! 1 Kişi Hayatını Kaybetti

Kastamonu'nun Azdavay ilçesinde sollama yapmak isterken karşı yönden gelen minibüs ile çarpışan motosiklet sürücüsü hayatını kaybetti.

Başkan Zeyrek 19 Mayıs kutlamalarında
Bölgesel

Başkan Zeyrek 19 Mayıs kutlamalarında

Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, CHP Manisa İl Başkanlığı tarafından düzenlenen 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlama programına katıldı.