İlgililerin veya ilgilenenlerin bilecekleri gibi, ilimizde veya ülkemizde kutlandı mı, kutlanmadı mı ya da kutlanacak mı onu çok iyi bilmiyorum ama 19 Ağustos tarihinin Dünya genelinde “İnsânî Yardım Günü” olarak kutlandığını, ancak günümüzde ve dünyamızda kimsenin kimseye yardım etmediğini, dolayısıyla da insanların ve bilhassa çocukların açlıktan, susuzluktan, gıdasızlıktan, bakımsızlıktan ve hastalıktan öldüklerini iyi biliyor ve çok çok üzülüyorum!..
Halbuki Âl-i İmrân Suresinin 3/92 ayeti Kerîmesinde Cenab-ı Hakk, “Sevdiğiniz şeylerden Allah (c.c) yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız harcayın Allah onu bilir…” buyururken; Bakara Suresinin 2/254 Âyeti Kerîmesinde de, “Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun hiçbir şefaatin olmayacağı kıyâmet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir…” buyuruyor!
Ve yine yardım konusunda Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’de, “Zalim de olsa, mazlum da olsa kendine yardım et’ buyurdu. Bunun ürerine de birisi, ‘Ey Allah’ın Resûlü! Eğer mazlum ise yardım ederim, ancak zalimse ona nasıl yardım edeceğim?’ diye sordu. Bunun üzerine de Resûlullah, ‘Onu zulümden uzaklaştırırsın veya onun zulmüne engel olursun. İşte bu yapacağı yardımdır…’ buyurdu!
Hâsılı; Dünya da küreselleşme nedeniyle değil komşular, mahalleliler, şehirler, ülkeler arasında bile fizîkî sınırlar veya mesâfeler kalmadı… Dolayısıyla da yardımlaşma ve dayanışma konusunda herhangi bir mazeret kalmadı… Ancak, günümüzde (istisnalar hariç tabii) bırakın devletler veya milletler arasında yardımlaşmayı dayanışmayı, yani hayırda yarışmayı, evlâtlar analarına babalarına, analar babalar evlâtlarına bile yardım etmekte son derece cimri ve isteksiz davranıyorlar maalesef. Yani insanlık âleminin (ve mevta-i ümmetin de tabii) tamamı âdeta büyük bir gemi içinde seyahat edercesine duruyor ama herkes kaptan olmuş ve kaptanlarda kendi gemilerini kurtarmaktan başka bir şey düşünmüyor-düşünemiyor, yapmıyor-yapamıyorlar! Tayfaların durumları ise zaten mâlûm..!
Kısacası; günümüz insanı, herkesin aynı dünya gemisinde seyahat ettiğini ya bilmiyor ya da kâle almıyor! Oysa dünya gemimizin batması, ahiret gemimizin batmasına da neden olabilecektir! Ve unutulmamalı ki, sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın yeterince yaşandığı toplumlar diğer toplumlara göre çok daha rahat, huzurlu ve daha bir barış içinde yaşıyorlar... Çünkü günümüzde pek olmasa veya kalmasa da, bizde bile eskiden sosyal yardımlaşma ve dayanışma hem bireyler arasında sevgi saygı oluşturmak hem de cemiyeti oluşturan birey ve grupların birlik ve bütünlüğünü sağlamak, korumak ve devam ettirmek için insanların birbirlerine, uzak yakın akrabaların, konu komşuların birbirlerine sağladıkları maddi manevi destekler vardı…
Gün ‘Dünya Yardım Günü’ olurda eski(mez) Başbakan ve Cumhurbaşkanlarınızdan biri olan ve bundan 30 yıl önce (17 Nisan 1993 tarihinde) vefat eden Turgut Özal’ın en güzel îcat, icraat ve kurumlarından biri olan, hattâ başında gelen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’ndan (SYDV) bahsetmemek ve merhum Özal’ı rahmetle anmamak olmaz-olamaz. Çünkü Ülkemiz de ‘Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’ diye bir sosyal yardım vakfı, kurumu veya kuruluşu yokken, Valiler ve Kaymakamlar bile ihtiyaç sahibi olup ta son çare olarak Devletin kapısına dayanan ve yardım isteyen bir kişiye bile herhangi bir yardım da bulunamıyorlar, dolayısıyla da hem Valiler ve Kaymakamlar zor durumda kalıyorlar ve mahcup oluyorlardı, hem de milletin devletine olan güveninin sarsılmasına mânî olamıyorlardı! Neyse ki merhum Turgut Özal, Başbakanlığı sırasında ‘SYDV’ diye bir yardım, hattâ hayır kurumu veya kuruluşu oluşturdu ve bu kurum ya da kuruluşu İllerde Valilerin, ilçelerde de Kaymakamların bünyesine veya uhdesine verdi. Ve bu Vakıf tam 30 yıldır yardıma muhtaç tüm birey ve ailelere yardımda bulunuyor. Yani, ilk kurulduğunda ve halk arasında, ‘FAK-FUK FON’ (Fakir Fukara Fonu) olarak adlandırılan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, o gün bu gündür ihtiyaç sahibi tüm vatandaşların müracaatlarını alıyor ve taleplerini en seri şekilde inceliyor, değerlendiriyor, haklı talepleri de ya aynî ya da nakdi olarak ama mutlaka karşılıyor… O nedenle ben Merhum Özal’ı bu vesileyle bir kez daha rahmetle anıyor, hayırla yad ediyor, Cenab-ı Hakk’tan kendisinin tüm seyyiatlerini hesenâta tebdîl eylemesini niyaz ediyorum…
Ve bu konu da son olarak ‘devletler ve milletler arasında yapılan tüm yardımlaşma ve dayanışmalar menfaate dayandığı gibi, insanlar, konu komşular, hattâ yakın akrabalar arasındaki yardımlaşma ve dayanışmalar da ‘yok’ denecek kadar azaldı! O nedenle ben ‘Cenab-ı Allah encâmımızı hayreylesin!’ diyor, herkese saygılar sunuyorum.
YAP İYİLİĞİ AT DENİZE, BALIK BİLMEZSE HÂLIK BİLİR!
Atasözü
YARDIM ETMEYEN YARDIM DA ALAMAZ!
Taceddin Akbaş
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Geciken adalet adalet olmadığı gibi! Geciken tasarruf da tasarruf olmaz' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bir farenin kurtardığı yuva' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Aile günü, hava şehitleri anma günü ve gençlik haftası hakkındaki düşüncelerim' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hemşirelerin haftaları kutlu kendileri de hastaları da mutlu olsun' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Dünya çiftçilerin günleri kutlu bizim çiftçiler hep mutlu olsun(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Vakıflar haftamız kutlu hayatımız vakıf olsun(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Genelde '365 gün ve 52 hafta', özelde de haftalarında engellileri unutmayalım!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bu yaz yoğun bir haşere tasallutuna maruz kalabilir ve zamanından önce arı ölümlerine şahit olabiliriz!' adlı köşe yazısı Devamı
Yorumlar (0)