Herkes bilmese de bir çoğumuzun bildiği ya da bilmesi gerektiği gibi, ülkemiz de her 14-20 Nisan tarihleri arası “Şehitler Haftası” olarak değerlendiriliyor… Dolayısıyla da hafta içinde, asil ve necip milleti, büyük devleti, güzel vatanı ve özel yurdu, ay yıldızlı bayrağı ve ezanı gibi kutsal değerler uğruna feda-i can eden şehidler için Kur’anlar okunuyor veya okutuluyor, hatimler indiriliyor, yani şehidlerin tamamı minnet ve şükranla anılıyor, aileleri ziyaret edilip gönülleri alınıyor… O nedenle ben de daha yazımın başında başta bir Çanakkale Şehidi olan İsmail Dedem olmak üzere kutsal değerleri uğruna şahadet şerbetini içen tüm şehidlerimizi rahmet, minnet, mihnet ve şükranla anıyor, hayırla yad ediyorum… Ve aileden 40 ilâ 70 kişiye kadar şefaat etme hakkı verildiği ya da verileceği rivâyet olunan şehidlerimizin önce bize olan hak ve hukuklarını helâl etmelerini, sonra da boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan hakkını alacağı; ananın babanın evladından, evlâdın anasından babasından kaçacağı Mahşer gününde bizlerden kaçmadıkları gibi, bizler için şefaatçi olmalarını diliyorum!
Erbabının bileceği gibi, Kur’an-ı Kerim de Cenab-ı Hakk, “Allah (c.c) yolunda öldürülenlere ‘ölü’ demeyiniz! Çünkü onlar ölü değil, diridirler” buyurduğu gibi, bizim insanınız da ‘’Şehidler ölmez, vatan bölünmez!’’ diyerek şehidliğin önemine, vatanın ölümsüzlüğüne atıfta bulunup, toprağın değerine vurgu yaparlar…
Her inanan gibi bende biliyorum ki, yaralanmanın en yüksek mertebesi gazilik olduğu gibi, ölümün en yüksek mertebesi de şehidliktir! Yani Allah (c.c) indinde peygamberlerden sonra en yüksek makam şehidliktir… Ki, Kur’an-ı Kerim de şehidliğin 57 yerde zikredildiği belirtilir. O nedenledir ki, Cehab-ı Hakk Berzah Âleminde şehidlerin cennetin meyvelerinden yararlanacakları müjdesi vermiş onlara ‘ölü’ dememizi yasaklamış. Ve şehidlerin ruhları Allah’a teslim ederken diken batması kadar bile bir acı çekmedikleri gibi kabir azabı da çekmeyecekleri rivâyet olunur. Ve çok uzaklara gitmeye gerek yok. Çanakkale Geçilmez yapılıp Destanı yazılırken hemen her evden bir şehid mutlaka çıkmış… Ki, o yıllardaki nüfusumuza göre verilen 256 bin şehid sayısı bunun büyük bir ispatıdır! Zaten şehidi olmayan Müslüman ülkelerin ölüleri, gayrimüslim ülkelerin, ateistlerin ve benzer kişilerin leşleri olur!
Ebu Hureyre (r.a), ‘Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a (c.c) yemin ederim ki, müminlerden bir grup beni savaşa gönderip imkansızlık yüzünden kendileri gidememek ağırlarına gitmese Allah yolundaki hiçbir birlikten geri durmazdım. Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki Allah yolunda öldürülüp tekrar dirilmeyi, sonra öldürülüp tekrar dirilmeyi ne çok istiyorum bir bilseniz!” buyururken; Enes Bin Mâlik (r.a) ‘Nebî (sav) hutbe okurken şöyle demişti: “Sancağı Zeyd aldı ve şehid edildi. O da şehid edildi. Sonra Abdullah İbn-i Revâhâ aldı O da şehid edildi. Sonra komutan tayin edilmediği halde sancağı o teslim aldı fetih O’na nasip oldu…” buyurdu. Sonra Nebî şöyle devam etti: “Onlar bizim yanımız da olsunlar istemezdik” veya “Onlar bizim yanımız da olsun istemezlerdi” derken, Efendimizin gözlerinden yaşlar boşanıyordu!”
Velhâsıl-ı kelâm, hülâsâ-i netice; bizim inanç ve imanımıza göre şehid olmayı arzulamak istenilen-istenilmesi gereken bir şey olmalı ki; Enes Bin Mâlik’in (r.a)’in bildirdiğine göre “Kim içtenlikle şehid olmayı arzularsa şehid olmasa-olamasa bile ona şehidlik sevabı-ecri verilir! Her kim içtenlikle şehid olmayı arzularsa yatağında ölse bile Allan onu şehidlik mertebesine ulaştırır…” buyuruyor…
Her neyse, konu dipsiz bir kuyu gibi derin! Konuklarım ise daha da derin…Ayrıca ben 3-4 günlük bir bayramı arası nedeniyle verdiğim yazılarıma yeniden adapta olamadım… O nedenle bugünkü yazımı burada noktalıyorum. Noktalarken, ben mücrimin de cânı gönülden şehid olmayı arzuladığını belgelemek istiyor, tüm şehidlerimize ganî ganî rahmetler, şehid yakınlarına da saygılar sunuyorum.
ALLAH (c.c) YOLUNDA ÖLDÜRÜLENLERE SAKIN
“ÖLÜLER’’ DEMEYİNİZ. ÇÜNKÜ ONLAR DİRİDİR,
SİZ FARKINDA DEĞİLSİNİZ… Bakara, 2/154
O MÛ’MİNLER SAVAŞTA BUNCA YARA ALDIKTAN
SONRA BİLE, ALLAH VE RESÛLÜNÜN TEKRAR SAVAŞA
DÖNME ÇAĞRISINA UYMUŞLARDI. İŞTE BÖYLE GÜZEL
DAVRANIŞTA BULUNANLARLA, ALLAH’A VE RESÛLÜNE
KARŞI GELMEKTEN SAKINANLARI ÂHİRETTE BÜYÜK
MÜKÂFATLAR BEKLEMEKTEDİR… Â’li İmrân, 3/172
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Geciken adalet adalet olmadığı gibi! Geciken tasarruf da tasarruf olmaz' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bir farenin kurtardığı yuva' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Aile günü, hava şehitleri anma günü ve gençlik haftası hakkındaki düşüncelerim' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hemşirelerin haftaları kutlu kendileri de hastaları da mutlu olsun' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Dünya çiftçilerin günleri kutlu bizim çiftçiler hep mutlu olsun(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Vakıflar haftamız kutlu hayatımız vakıf olsun(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Genelde '365 gün ve 52 hafta', özelde de haftalarında engellileri unutmayalım!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bu yaz yoğun bir haşere tasallutuna maruz kalabilir ve zamanından önce arı ölümlerine şahit olabiliriz!' adlı köşe yazısı Devamı
Yorumlar (0)