MEVLÂNÂ HAFTASI YALNIZ KONYA’DA DEĞİL BURDUR VE DİĞER İLLERDE DE KUTLANMALI
Kendim 1,5 yıl kadar Konya’da kaldığım, İsmet Ağabeyimin 4 yıl Konya da Yüksek İslâm Enstitüsü’nde eğitim gördüğü ve Konya’dan evlendiği, büyük Kızını Konya’ya gelin verdiği için ve çok tabiidir ki, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin Kendisinin ve müritlerinin Konya’ da metfun oldukları için midir nedendir bilmiyorum; ben Konya’ya karşı hep sempati besledim, özlem duydum ve her fırsatta oraya gitmek, hattâ bazen Konya’ya yerleşmek istediğim bile oldu. Ancak orada fazla yiyecek ekmeğimiz içecek suyumuz yokmuş ki bu hicret bize nasip olmadı… Yani, Burdur’da doğmaktan ve 61 yıldır da güller, göller ve gönüller bölgesi ve tekeler yöresi Burdur’da yaşamaktan hiç mutsuz ve pişman olmadım ama, Mevlânâ Kenti Konya da mutlu olabileceğim kadar olmadığımı-olamadığımı düşünüyorum! O nedenle ben genelde her yıl olduğu gibi bu yılda bu açığımı kapatmak veya hasretimi, sevgimi saygımı göstermek için 7-17 Aralık tarihleri arısında kutlanacak olan ‘’Mevlânâ Haftası”nı bu mütevazı köşemden ve Burdur’dan kutlamak, dolayısıyla da kendimi tatmin etmek istiyorum:
Şöyle ki: İslâm İş Birliği Teşkilâtı tarafından (İİT) ve 2016 yılı İslâm Dünyası Turizm Başkenti seçilen Konya, tabii güzellikleri ve leziz yemekleri ile iştahları kabartması, muhteşem-mükemmel, her biri mimarlık şâhaseri olan câmileri, türbe ve antik kentleri, Mevlevî felsefesinin veya kültürünün izlerini taşıması ve semazenlerin birbirinden güzel semah gösterileri; insanlık tarihine ışık tutan arkeolojik alanları ve müzeleri bir yana, Hz. Mevlânâ’nın orada metfun olması beni bu Kente celbetme nedenlerinden biri… O nedenle ben şimdi Konya’nın saymakla bitmeyecek olan maddî mânevî güzelliklerini bir yana bırakıyor, sadede geliyor ve sözü şimdi de Mevlânâ Hazretlerine getirmek, getirmeden önce de Hazreti tanımayan veya unutan sevgili okurlarıma kısaca tanıtmak istiyorum:
Asıl adı Muhammed Celâleddin olan Hz. Mevlânâ, Hicri Takvime göre 604 yılında, Mîlâdî Takvime göre ise 30 Eylül 1207 tarihinde Afganistan’ın Belh Şehrinde doğmuş ve Kendisine ‘Efendimiz’ anlamına gelen Mevlânâ ismi verilmiş ve bu isimle ünlenmiş; Konya da büyümüş ve Konya da ahirete irtihal etmiş olmasından dolayı ‘Ânadolulu’ anlamına gelen Rûmî ismi de Kendisine sonradan ilâve edilmiş olan, hoşgörünün ve barışın evrensel-uluslararası sembolü ve simgesi hâline gelen bir Allah (c.c) dostu ve büyük bir velîdir. Ve dönemin en büyük ilim insanlarından biri olan Babası Bahaeddin Veled, Mevlânâ’nın hayatındaki ilk ve en etkili figürü, öğretmeni veya rol modeli olmuştur…
MEVLÂNÂ İLE ŞEMS’İN SEVGİSİ BÜTÜN DOST VE ARKADAŞLARA ÖRNEK OLSUN Ve KENDİSİNE MUTLAKA SAHİP ÇIKILSIN
Hicî 1241 de Hz. Mevlânâ’nın yolu sonradan hocası, dostu, arkadaşı, sırdaşı ve yoldaşı olacak olan Şems ile (Şemsi Tebriz-î ile) kesişmiş ve ikisi de birbirinden ‘vefatına kadar’ hiç ayrılmamışlar. Ve Mevlânâ’nın tasavvufî fikirleri bu dönemde Şems’in etkisiyle şekillenmiş ve yerli yerine oturmuştur.
Sadede geliyor ve sözü şimdide asıl konuma getirmek istiyorum:
İsevî ve Mûsevî gibi değişik ‘batıl’ dinlere mensup insanların sahiplenmeye çalıştıkları bir dönem de yüzde yüz yerli, şek ve şüphesiz bir Muhammedî, Muhammed (sav) ümmeti, yani kendi ifâdesiyle katıksız karışıksız bir Türk ve Müslüman olan Hz. Mevlâna’yı anmak ve O’nun dünyasını Konya ile sınırlamak bence Kendisine de Ülkemize de yapılabilecek büyük bir haksızlık olur… O nedenle ben, ‘Hazret başta Burdur’umuz olmak üzere tüm il ve ilçelerde, hattâ köy veya kasabalarda dahî anılmalı ve Kendisi cümle âleme tanıtılmalı…’ diye düşünüyorum.
Velhâsıl-ı kelâm; Mevlânâ Hazretleri Afganistan’da doğsa ve Konya’da yaşayıp Konya da ahirete irtihal etse ve mezarı Konya da olsa da, O genelde İslâm Âleminin, özelde de Ülkemizin mânevî bir değeridir… Dolayısıyla da Konya’mıza ve Ülkemize kalabalık bir turist grubunun gelmesine vesîle olan bir şahsiyettir. O nedenle ben ‘Merhumu anma ve anlatma işi Konya ile sınırlı kalmamalı ve Merhum için bir hafta ya da on gün anma-anlama ve anlatma programı düzenlenmese bile, en azından yılda bir gün ama geniş kapsamlı bir anma ve anlatılma programı düzenlenmeli; bu programı da ya Belediyeler yapmalı, Belediyeler yapmıyor-yapamıyorsa eğer, Kültür ve Turizm Müdürlükleri yapmalı!’ diyor, bu yıl geçti ama gelecek yıl(larda) mutlaka yapılmalı…’ diyorum.
Hülâsâ-i netice; 7-17 Aralık tarihleri arasında ve bildiğim kadarıyla sâdece Konya’da kutlanan ve kutlanacak olan Hz. Mevlânâ’nın 749’ucu vuslat-sevgiliye kavuşma yıldönümünde Kendisini anma haftasını, yani ’Mevlânâ-Şeb-i arus Haftası’nı cân-ı gönülden kutluyor, herkese ‘Mevlânâ’lı saygılar sunuyorum.
HER NE KADAR FARSÇA SÖYLESEM DE
BENİM ASLIM TÜRKTÜR(!)
ALTIN NE OLUYOR, CAN NE OLUYOR, MERCAN DA
NEDİR BİR SEVGİYE HARCANMADIKTAN, BİR SEVGİLİYE
FEDA EDİLMEDİTEN SONRA…
HER YERDE OLMAK GİBİ BİR DUAN VARSA, GÖNÜLLERE
GİR; ÇÜNKÜ SEVENLER SEVDİKLERİNİ GÖNÜLLERİNDE
TAŞIRLAR…
TUT Kİ ALİ’DEN (r. a) SANA MÎRAS KALDI ZÜLFİKÂR.
SEN DE ALİ’NİN YÜREĞİ YOKSA, ZÜLFİKÂR NEYE YARAR?
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (r. aleyh)
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Geciken adalet adalet olmadığı gibi! Geciken tasarruf da tasarruf olmaz' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bir farenin kurtardığı yuva' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Aile günü, hava şehitleri anma günü ve gençlik haftası hakkındaki düşüncelerim' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hemşirelerin haftaları kutlu kendileri de hastaları da mutlu olsun' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Dünya çiftçilerin günleri kutlu bizim çiftçiler hep mutlu olsun(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Vakıflar haftamız kutlu hayatımız vakıf olsun(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Genelde '365 gün ve 52 hafta', özelde de haftalarında engellileri unutmayalım!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bu yaz yoğun bir haşere tasallutuna maruz kalabilir ve zamanından önce arı ölümlerine şahit olabiliriz!' adlı köşe yazısı Devamı
Yorumlar (0)