Birçoğumuzun izleyip dinlediği gibi, yeni Adâlet Bakanı Yılmaz Tunç, yeni ‘Adlî Yıl’ın başlaması nedeniyle yayımladığı video mesajında; yeni Adlî Yıl’ın, yeni bir mesai döneminin ilk gününde olmanın heyecanını ve mutluluğunu yaşadıklarını ifade etmiş ve özetle, ”İnsan haklarına dayanan, hukukun üstünlüğünü temel alan, demokratik, özgürlükçü, çoğulcu ve kuşatıcı bir sivil anayasa yapmak en büyük önceliğimiz olacaktır…” demişti.
Yayınladığı video mesajının son kısmında ‘yeni zemin’ vurgusu da yapan Adâlet Bakanı Yılmaz Tunç, “Türkiye Yüzyılı’nın ilk adlî yıl başlangıcını, aynı zamanda ‘Küresel Adâletin Yüzyılı’nın çıkış noktası olarak görüyoruz. Adâletin Yüzyılı vizyonumuzu, adâleti yalnızca ülke çapında tam hâkim olarak değil, ‘daha âdil bir dünya mümkün’ idealimizle yeryüzündeki tüm mazlum ve mağdurlar için de hâkim kılarak gerçekleştireceğiz. İşte büyük hedefimiz o. Fakat şüphesiz küresel çaptaki bu vizyonumuzu gerçekleştirmenin yolu, iç hukuk sistemimizi çok daha sağlam ve sürdürülebilir bir zeminde tutmaktan geçmektedir. Bu kapsamda, insan haklarına dayanan, hukukun üstünlüğünü temel alan, demokratik, özgürlükçü, çoğulcu ve kuşatıcı bir sivil anayasa yapmak büyük önceliğimiz olacaktır. Bunun için de adliye teşkilâtımızın insan kaynağını hem nitelik hem de nicelik yönünden çok daha hızlı, etkin ve verimli bir şekilde geliştirecek adımları atmaya devam edeceğiz…” demişti.
Yine ilgililerin veya ilgilenenlerin hatırlayacakları gibi, Anayasa’nın ilk 3 maddesinin değiştirilmesi, hattâ değiştirilmesinin teklif dahî edilmesi-önerilmesi 4. Madde de yasaklanmış… Ve Anayasa bu güne kadar defalarca değişikliğe uğramış ancak yapılan Anayasalar milletimizin tamamını, hattâ ekseriyetini memnun eden bir şekilde düzenlenememişti…
Dinde, yani Cenab-ı Hakk’ın Hicr Sûresi’nin 9. Âyeti Kerîmesinde, “Hiç kuşkusuz-hiç şüphe yok ki, Kur’an-ı biz indirdik, muhakkak ki onu, tahrif ve tebdilden (değişikliğe uğramaktan) biz koruyacağız…” buyurduğu kutsal bir hitap ve kitapta, sünnette, icmâ ve kıyas-ı fukaha da rönesans veya reform yapılmasını isteyen çevreler; anayasa metinlerini günümüz şartlarına uygun hâle getirilmesinin istenmesine gelince birden lâikçi kesiliveriyor, kendilerinin dahî uymadıkları, uygulamadıkları ya da unuttukları Atatürk ilke ve inkılaplarını hatırlıyor ve hatırlatıveriyorlar!
Ülkemiz de anayasaların birkaç maddesi ve kısmî değişikliği hâriç, tamamı darbeciler veya darbecilerin etkili olduğu hükümetler ve atanmış (kurucu) ya da (parti genel başkanlarınca) seçilmiş TBMM üyeleri tarafından yapılmış veya düzenlenmiş ya da değiştirilmiştir… O nedenle her ağızlarını açtıklarında askerî vesayetten ve askerlerin yaptıkları Anayasalardan şikayetçi olan sivil hükümetler ve vekiller, en kısa sürede ve TBMM’de bir konsensüs sağlayıp sivil bir Anayasa yapmalılar… Bunu beceremiyorlarsa eğer, yeni ve milletin çoğunluğu tarafından kabul görecek bir Anayasa değişikliği için asil ve necip milletimize gitmeliler…
Birçoğumuzun bildiği ya da duyduğu gibi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni Adlî Yıl açılışında yaptığı konuşmada Anayasa değişikliğini gündeme getirdi. Erdoğan, anayasa değişikliği teklifi konusunda “Şayet Meclisimiz (TBMM) üzerine düşeni yerine getiremezse sözü millî irâde söyleyecek, son kararı milletimiz verecektir…” dedi.
Bendeniz de, 27 Mayıs 1960 ta yapılan askerî darbeyi ve darbecilerin yaptırdıkları anayasayı hayal mayal hatırlasam da, 12 Eylül 1980 tarihinde yapılan yine askerî darbeyi ve darbecilerin oluşturdukları Danışma ve Kurucu Meclis üyelerinin yaptıkları ve halkımıza (hile-i şeriyye ve bir referandum yaptırarak) onaylattırdıkları 80 Anayasasını ise çok iyi hatırlıyorum… Ve benim ‘evet’ demediğim, ancak milletimizin, darbecilerin hazırladıkları darbe anayasasını, darbe döneminin sona ermesi ve darbecilerin aslî görevlerine dönmelerini sağlamak için onayladıklarını biliyorum… O nedenle, geçtiğimiz Mayıs ayının 14’ünde seçilen tüm eski yeni Milletvekillerinin TBMM’de bir konsensüs oluşturarak yeni, yepyeni, yani günümüz şatlarına uygun bir anayasa yapmaları gerektiğine inanıyorum. Çünkü, gülün dalında güzel olduğu gibi, askerlerin de kışlalarında güzel olduklarına, yani yasa ve anayasaların yapımlarını TBMM’ye bırakmaları gerektiğine ve en kötü sivil anayasanın bile en iyi darbe anayasasından daha iyi olduğuna ya da olacağına inandığımı; sivil iktidarın ve muhalefetin de bir sivil anayasa yapmalarının gerekliliğine ifade ediyor, herkese ‘sivil’ saygılar, ‘iyi-güzel anayasalar’ diliyor, saygılar sunuyorum.
ÖYLE BİR ANAYASA YAPILMALI Kİ, KİMSE ‘BİR HAHA
O ANAYASAYI DELEMEMELİ VEYA İHLÂL EDEMEMELİ
Taceddin Akbaş
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Geciken adalet adalet olmadığı gibi! Geciken tasarruf da tasarruf olmaz' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bir farenin kurtardığı yuva' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Aile günü, hava şehitleri anma günü ve gençlik haftası hakkındaki düşüncelerim' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hemşirelerin haftaları kutlu kendileri de hastaları da mutlu olsun' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Dünya çiftçilerin günleri kutlu bizim çiftçiler hep mutlu olsun(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Vakıflar haftamız kutlu hayatımız vakıf olsun(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Genelde '365 gün ve 52 hafta', özelde de haftalarında engellileri unutmayalım!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bu yaz yoğun bir haşere tasallutuna maruz kalabilir ve zamanından önce arı ölümlerine şahit olabiliriz!' adlı köşe yazısı Devamı
Yorumlar (0)