Bilindiği kadarıyla dünya da şu anda ‘irili ufaklı’ 200 küsur ülke var ve bu ülkelerden 7’si tam bağımsız, 9’u ise yarı bağımsız olmak üzere toplam 16 Türk devleti ve 50 civarında da büyüklü küçüklü bir İslam Ülkesi var… Ve bu İslâm Ülkelerinin dünyadaki tek uluslar arası İslâm Kurumu, adı var kendisi yok olan İslâm İşbirliği Teşkilâtı’dır! Ancak bu ülkeleri yöneten kişilerin bir kısmı Türk olmadığı gibi, bir kısmı da Müslüman değil! Öyle olmasaydı zaten Dünya Müslümanlarının da, Dünya Türklerinin de kimse bileğini bükemezdi!
Her neyse; daha fazla uzatmadan sözü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı “Türk Devletleri Teşkilâtı’nın 9. Zirvesi”ne getirmek istiyorum:
İlgilenenlerin bildiği gibi, geçtiğimiz hafta ve Özbekistan’ın Semerkant Kentinde, “Türk Medeniyeti için Yeni Dönem: Ortak Kalkınma ve Refaha Doğru” temasıyla Türk Devleti Teşkilâtı Başkanları 9. Toplantısı” gerçekleştirildi. Ve toplantıda alınan ya da alınamayan kararları tam olarak bilmiyorum ama Müslüman Türk Dünyası’na da, Gâvur Dünyasına da iyi-güzel görüntüler yansıdığını biliyorum. Çünkü biz insanların kalplerine değil, sîretlerine ve icraatlarına bakarak bir karara varırız ya da herhangi bir tahminde bulunuruz…
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin dağılmasıyla birlikte bağımsızlıklarını bir bir îlân eden dost ve kardeş Türk Devletleri, ‘bağımsızlıklarının 30. Yıldönümlerini’ Özbekistan’ın Semerkant Şehrinde kutladılar ve yılların hasretini gidermek için sarmaş dolaş olmuşlar. Dolayısıyla da gardaşlıklarını dosta düşmana îlan etmişler! Ki, eski Başbakan ve Cumhurbaşkanlarımızdan merhum Turgut Özal, bahsime konu ‘kardeş’ ülkeleri birleştirmek veya güçlü bir birlik kurmak-kurdurmak için çok çaba sarf etti, oralara ziyaretlerde bulundu, ancak ömrü buna yetmedi! Yani merhum Erbakan Hocamızın ekolünden gelen merhum Turgut Özal’da, yine Erbakan Hocamızın rahle-i tedrisatından geçmiş olan Tayyip Erdoğan da merhum Hocalarının iki büyük hayal veya rüyasından biri olan İslâm Ülkeleri’ni fizîken olmasa-olamasa da, inançlı-îmanlı, kararlı, azimli, güçlü ve aksiyonlu bir Teşkilât etrafında buluşturmak ve birleştirmek, dolayısıyla da iyi günde de, kötü günde de bir arada bulundurmak ve büyük bir güç birliği oluşturmak idi; Çünkü gâvurların Noto’ları, Güvenlik Konseyleri, AB’leri ve benzer şekilde örgütleri vardı ve bu örgütler kırk yılda bir İslâm Ülkelerinin veya Müslüman Türk Dünyasının lehine kararlar alsalar veya verseler bile, genelde gâvur ülkelerin lehine kararlar alıp verir ve uygulamalar yaparlardı! İkincisi ise Türk Dünyası’nı madden de, mânen de bir araya getirmek-birleştirmek ve lillî veya ulusal bir güç oluşturmak, Türkleri Dünyada tek bir söylem ve eylem birliği toplumu yapmaktı…
Merhum Erbakan’ın düşlerini gerçekleştirmek için büyük emek sarf eden ve merhum Özal’ın açtığı yoldan devam eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çalışmaları da semeresini vermiş veya vermeye başlamış olmalı ki, Özbekistan’ın Semerkant Şehrinde yapılan zirvede kendisine ‘Türk Cumhuriyetleri Dünyasına verdiği hizmetlerinden veya katkılarından dolayı’ “Türk Dünyası Âlî Nişanı” ve “Yüksek Düzeyli İmam Buhâri Nişanı” verildi ve bu toplantı da Liderlerin tamamı Erdoğan’ı bağrına bastı…
Gerisi varsa da Zirve de Türk kardeşliğinin göstergelerinden veya gereklerinden biri de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti’ne, Teşkilâtın ‘Gözlemcisi Statüsü’ verilmesi, Teşkilâtın ‘Erdoğan’ın da dediği gibi’ iyi-güzel ve sağlam bir ‘Aile Meclisi’nin en müşahhas göstergelerinden, hattâ nişânelerinden biridir!
Uzun lâfın kısası, meselenin hülâsâsı; daha düne kadar Türk Dünyası’nda da, İslâm Ülkeleri’nde de hem irmik veya un, hem şeker, hem de yağ vardı ama bunları birleştirerek helva yapacak bir usta yok tu veya olan ustaların siyâsî ömrü de, fizîkî ömrü de bunu başarmaya yetmedi maalesef! Son zamanlarda ustası oldu ve bu usta da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı, merhum Necmeddin Erbakan’ın talebesi ve yine merhum Turgut Özal’ın yol arkadaşı, Dünyadaki Türklerin de gardaşı durumunda Recep Tayyip Erdoğan’dır! Ve Erdoğan’ın başta ekonomi ve göçmen politikaları olmak üzere birçok politikasını veya icraatını eleştirsek, hattâ kendisini yerden yere vursak bile, son yıllarda uyguladığı dış politikası takdirle karşılanmalı, Türk Dünyası’nı birleştirme ve İslâm Alemi’ni bütünleştirip tevhid noktasında buluşturma çabaları desteklenmeli!’ diyor, herkese saygılar sunuyorum.
HAKLI OLDUĞUN YERDE KORKMA,
YARDIMCIN ALLAH (c.c)’TIR. AYRICA
KISKANÇLIK VÜCUDU KEMİRİR… VE
KISKANÇLIK RÛHUN HAPSİDİR…
Hz. Ali (r.a)
DERDİ HAK YEMEK OLANIN,
HAKKI DERT ÇEKMEK OLUR…
Bediüzzaman
YİĞİDİ ÖLDÜRÜN, AMA HAKKINI YEMEYİN!
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Geciken adalet adalet olmadığı gibi! Geciken tasarruf da tasarruf olmaz' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bir farenin kurtardığı yuva' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Aile günü, hava şehitleri anma günü ve gençlik haftası hakkındaki düşüncelerim' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hemşirelerin haftaları kutlu kendileri de hastaları da mutlu olsun' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Dünya çiftçilerin günleri kutlu bizim çiftçiler hep mutlu olsun(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Vakıflar haftamız kutlu hayatımız vakıf olsun(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Genelde '365 gün ve 52 hafta', özelde de haftalarında engellileri unutmayalım!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bu yaz yoğun bir haşere tasallutuna maruz kalabilir ve zamanından önce arı ölümlerine şahit olabiliriz!' adlı köşe yazısı Devamı
Yorumlar (0)