Kremna, Antik Pisidia’nın sarp kayalıkları üzerinde yükselen bir kentti. Uçurum anlamına gelen adı, kaderini adeta önceden bildiriyordu. Roma’nın güçlü yönetimi altında geçen yıllar boyunca sessiz kalan bu kent, bir gün beklenmedik bir figürle sahneye çıktı: Isauria’dan gelen haydut Lydius.
Vergi yükü ve zorbalıktan bunalan halk, Lydius’un karizmatik liderliğinde birleşti. Asker kaçakları, köylüler, hatta çobanlar bile birer savaşçıya dönüştü. Lydius’un hedefi açıktı: Roma’nın gölgesindeki Kremna’yı ele geçirmek ve özgürlük meşalesini burada yakmak.
Roma’ya Başkaldırının Kalesi: Kremna
Gecenin örtüsünde, sisle boğulmuş vadilerden tırmanarak surlara ulaşan haydutlar, Kremna’yı Roma’nın elinden aldı. Bu artık sadece bir kent değil, isyanın merkeziydi. Lydius, kenti bir direniş üssüne dönüştürdü. Roma yolları kesildi, ticaret durdu, askerî otorite sarsıldı.
Bu durum, Roma İmparatoru Marcus Aurelius Probus’un dikkatini çekti. Probus, kenti geri almak için bir lejyon gönderdi. Komutan Marcus Varus’un liderliğindeki birlikler, Kremna’yı kuşattı. Dağın etekleri artık mancınıkların ve kanın gölgesindeydi.
Direnişin Kalbi: Lydius’un Şehri
Kremna surlarının ardında, Lydius halkı örgütledi. Kadınlar, yaralılarla ilgileniyor; gençler ok talimi yapıyordu. Sarnıçlar doluydu, ama zaman acımasızdı. Her geçen gün Roma için ekonomik bir yüktü, Kremna için ise açlıkla gelen çöküştü.
Direnişin en büyük sınavı ise içeriden geldi. Lydius’un en güvendiği adamlardan biri, çaresizlikle Roma’ya sığındı. Verdiği bilgi, Roma’nın altın anahtarıydı: Kentin doğu yamacında gizli bir tünel…
Sessizce Gelen Son
Roma askerleri, bir gece sessizliğin kalkanına sarınarak tünelden kente sızdı. Bir anda içeride kan döküldü, ana kapı açıldı. Sabah olduğunda Kremna, Roma bayrağı altındaydı. Lydius ağır yaralanmıştı. Son sözleri, bu trajediyi özetliyordu:
“Bizi teslim eden açlık değil, ihanetti.”
Küllerinden Kalan Hatıralar
Kremna halkı esir alındı; bazıları affedildi, bazıları sınır karakollarına sürüldü. Roma zafere ulaştı ama bu zafer, kalıcı bir huzur getirmedi. Kremna bir daha toparlanamadı. Fakat tarih, bu direnişi unutmadı.
Bugün Kremna’nın taşlarında hâlâ ok izleri durur. Dağlar, Lydius’un adını fısıldar. Ve gece çöktüğünde rüzgâr şu sesi taşır: “Teslim olmadık, sadece tükendik.”