Ramazan Canural Yazdı "Susuz Yaz"

                            “SUSUZ YAZ”

       Başlıktaki iki sözcük beni taa çocukluk yıllarıma götürür.

       60’lı yıllarda Necati Cumalı bir  hikâye  yazdı.

      Adı: “Susuz Yaz”.

     Köy ortamında yetiştiğimiz için sanki  bu hikâyede  yaşananlar,  biraz da bizi anlatıyordu.  İzmir’in Seferihisar İlçesi Bademler Köyünde, köylülerin yaşadığı  kuraklık ve susuzluk dramı  hikâyenin ana konusunu oluşturuyor, işin içine yasak aşk filan da girince  konu  oldukça meraklı bir hâle bürünüyordu.

       Necati Cumalı’nın  bu hikâyesi  başarılı bir filme de konu oldu. Film Metin Erksan tarafından çekildi.  Başrollerini Hülya Koçyiğit ve Erol Taş  oynadı.  Daha sonra  bu  film 1964 Berlin Altın Ayı  Ödülünü  kazandı.

      Türkiye’nin dışarıda kazandığı ilk sinema başarısıdır… 

     Şimdi nerden nereye,  demeyin…

     Bu yıl kuraklık  yine gündemde. Televizyonlar  sanki çok matah bir şey anlatıyorlarmış gibi  durup durup  koro halinde yine aynı felaket şarkısını terennüm eder oldular.

        “Yok bu yıl  kuraklık şöyle olacak, filanca şehrin sadece  iki  aylık içme suyu kaldı, yok önümüzdeki aylarda yağmur yağmazsa kuraklık  kapımızda..vs “

         Evet… Kuraklık kötü bir şey…

         Çünkü su yoksa hayat da yok demek.

          Bütün canlılar için tehlike çanlarının çalması demek.

          Üstelik konu sadece içme suyu da değil. Sulama suyu da çok önemli.

        Dünyada kullanılan suyun  %70 i  tarımda  %20 si sanayide % 10  u içme suyu olarak tüketiliyor.

         Ama durun bir dakika…

         İki yıl önce Muğla’da bir konferansa katılmıştım. Orada Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün yaptığı önemli bir çalışmanın sonuçları paylaşıldı.

        Çalışmanın  adı: “Batı Akdeniz Havzası Kuraklık Yönetim Planı”

        Bu çalışmada 2100  (  lütfen dikkat,  iki bin yüz) yılına kadar Batı Akdeniz Havzasının kuraklık ve  yağış  profilini bilimsel bir yöntemle ortaya koymuşlar.

            Burada ulaşılan sonuçlara göre…

             Uzun vadede…   

            Bir felaket tablosu görülmüyor.  2100  yılına kadar bu bölgede en fazla %18  lik bir yağış azalması bekleniyor.

           Sulama sistemlerimizi modernize eder ve suyu har vurup harman savurmazsak  bu azalma da  bize  hiç  bir tehlike yaratmıyor.

           Bir hikâye ile başladığımız kuraklık konusunu yaşanmış komik bir anekdotla kapatalım:

          1989 yılında İstanbul Belediye Başkanı seçilen Nurettin Sözen  döneminde  ciddi  bir kuraklık olmuş ve İstanbul uzun süre içme suyu sorunlarıyla  boğuşmuştu.  

           Koltuğu  1994 de yeni Başkan Recep Tayyip Erdoğan’a  devrettikten bir yıl sonra gazeteciler Sözen’e  sorar:

 (Tabii  Erdoğan  bu süreçte isale hattı döşeyerek Istranca Dağlarından  ilave içme suyu getirmiş ayrıca o yıl da iyi yağışlar olmuştur.)

           “Sayın Sözen,  Erdoğan geldi İstanbul’un su sorunu çözüldü, bu konuda neler  söyleyeceksiniz?”

          Sözen, kısa bir sessizlikten sonra  gülerek tek cümlelik bir cevap verir:

         “Çözülür kardeşim çözülür,  çünkü  adamın  ‘yukarıdaki’  ile  arası  iyi!”

      HANİ  2020  YIL SONUNDA DOLAR KURU EN AZ 15 TL OLACAKTI?

       Şu özgür Youtube  ortamı var ya…

       İşte o ortamda,  kamuoyu oluşturmak için akla hayale gelmedik felaket senaryoları yazan;  mevcut iktidar, hatta bırakın mevcut iktidarı,  hoşlanmadıkları herhangi bir  kişi aleyhinde  bile  saatlerce atıp tutan,  yalan haber ve yorumlarla milletin aklını karıştıran  bazı utanmaz  yorumculara kısa bir soru sormak istiyorum:

           Hani 2020 yılının sonunda dolar kuru en az 15 TL olacaktı?

           Bu yazının yazıldığı  8 Ocak 2021 günü kur 7.37 TL idi.

           İşin  ilginç yanı  6.5 TL ye düşebilir diyenler de var…  

           Yüzünüz filan kızaracak mı acaba?

            Hiç sanmam…