Burdur’da yerel bir gazetenin ikinci kuşak sahibi olan Adnan Taraşlı, emekli olduktan sonra merkeze bağlı Erikli köyünde kurduğu atölyede atıl ağaç parçalarını sanata dönüştürüyor. Pandemi sürecinde başladığı bu hobi, kısa sürede tutkusu haline geldi. Taraşlı, bugünlerde evini adeta bir sanat galerisine çevirmiş durumda.
Yıllarca Burdur’da yayın yapan yerel bir gazetenin yönetiminde görev alan Adnan Taraşlı, 2017 yılında şehrin gürültüsünden uzaklaşmak için Erikli köyünde bir ev yaptırdı. Pandemi sürecini burada geçiren Taraşlı, doğayla iç içe bir yaşam sürerken, geçmişteki sanat eğitiminin de etkisiyle ahşapla çalışmaya başladı. Kuru ağaç dallarını şekillendirmeye başlayan Taraşlı, zamanla makineler alarak evinin bir köşesini atölyeye çevirdi.
İlk olarak evine lamba yapmakla işe başlayan Taraşlı, kısa sürede tahta kaşık, vazo, sehpa, lambader, heykel ve çeşitli objeler üretmeye başladı. Evinde bu objelere özel alanlar oluşturan Taraşlı, artık neredeyse her boş vaktini atölyesinde geçiriyor.
Taraşlı, atölyesinde kullandığı ağaç parçalarını Burdur Orman İşletme Müdürlüğüne ödediği cüzi bir ücret karşılığında ormanlık alandaki çürümeye yüz tutmuş veya atık durumdaki ağaçları toplayarak temin ediyor. Aynı zamanda köy halkı da ona kuru ağaç dalları getirerek bu sanat yolculuğuna destek veriyor.
Taraşlı, gazetecilikten emekli olduktan sonra, doğayla iç içe, huzurlu bir yaşam kurma hayaliyle Erikli köyüne taşındığını anlattığı konuşmasında, "Ben yerel gazetemizin ikinci kuşak sahibiyim. Benden sonra çocuklar devam ediyor. Mesleğe başladığımız 1970’li yıllardan itibaren babamla birlikte bugünlere geldik. Babam vefat etti, ben de artık yavaş yavaş kafamı dinleyebileceğim bir dağ evi yapmayı arzuluyordum. 2017 yılında merkeze bağlı Erikli köyünde bir arsa alarak evimizi yaptık. Daha sonra pandemi dönemi başladı. Pandemi döneminde bize köy evinde insanlardan uzak, kendi sağlığımızı korumak için başka kişilerle görüşmeyerek daha sağlıklı bir şekilde yaşamaya devam ediyorduk. O zamanda her zaman aynı evde oturup aynı şekilde bulunmak biraz insanı sıkıyor" dedi.
Pandemiyle birlikte doğanın içinde geçen günler, Taraşlı’yı eskiye, sanat okulunda edindiği yeteneklere geri götürdü. Bu becerilerin, ahşapla olan bağının temelini oluşturduğunu aktaran Taraşlı, "Ben sanat okulu mezunuyum. Bu nedenle biraz da el alışkanlığım olan işlere yönelmeye başladım. Alanım torna tesviye olmasına rağmen ağaç işlerine, ağacı ele almaya başladım. Gördüğüm şeylerde ağacın hayat bulması, yeniden yaşama kazandırılması benim hoşuma gitmeye başladı. İlk olarak küçük lamba türleri ile evimin lambalarını yapmaya başladım. Lamba satın alıp kullanmaktansa kendim yapayım lambaları dedim. Lamba parası vermekten de kurtuldum, daha ucuza mal ettim. Böyle ufak tefek derken ihtiyacım olan malzeme ve makineler almaya başladım ve küçük bir atölye kurdum. Zaman zaman giriyorum atölyeye o günkü dışarıda bulunan ağaçlardan ne yapabilirim ne edebilirim diye düşünerek onları değerlendirmeye çalışıyorum" şeklinde konuştu.
Ağaçla çalışmak, yalnızca bir üretim değil aynı zamanda bir terapi haline geldi. Taraşlı, ahşabın doğal kokusuyla kurduğu bağı şöyle ifade ediyor:
"Ağaçları farklı şekillere büründürerek kendimi geliştirmeye başladım. Vazolar, bardaklar, objeler yaparak kendimi daha iyi hissetmeye başladım. Çünkü gerçekten atılacak, yanacak ya da kırılmış, çürümüş olan ağaçları alıyorsunuz, tamir ediyorsunuz. Bunları da istediğiniz şekilde değerlendiriyorsunuz. Ama o ağacı kokladığınız zaman içinizdeki o ağacın kokusu çok rahatlatıyor insanı."
Yalnızca estetik üretmekle kalmayan Taraşlı, aynı zamanda doğadaki atıl malzemeleri değerlendirerek sürdürülebilir bir yaklaşım da benimsediğini dile getirerek, "Orman Müdürlüğünden ormanın içerisinde atık olarak bulunan, zaman içerisinde kurumuş ağaçları toplamak için bir miktar para yatırıyorsunuz. Onları toparlayıp yeniden kazandırmak amacıyla bir çalışma yapılıyor ormanda. Ben de Burdur Orman İşletme Müdürlüğüne para yatırdım. Çok fazla olmamak kaydıyla belli miktarda doğada yerde yok olmaya yüz tutmuş, yağmurdan ıslanmış, çürümeye başlamış ağaçları toplamaya başladım. Sehpalar yaptım, lambaderler yaptım, bardaklar yaptım ne bileyim çeşitli objelerle farklı şeyler yaparak topladığımız ağaçları değerlendirdim" dedi.












Antalya Altın Portakal Film Festivali geri sayımı başladı! Festivalin simgesi altın Venüs heykelleri, kentin en işlek noktalarına yerleştirildi. Antalya, sinema tutkunları ve sanatseverler için adeta bir açık hava galerisini andırıyor.
Cinsel fonksiyon bozuklukları, sanıldığından çok daha yaygın bir sağlık sorunu olarak hem kadınları hem erkekleri etkiliyor. Uzmanlar, fizyolojik ve psikolojik faktörlerin bu sorunun temelinde yer aldığını belirtiyor. Erken tanı ve doğru tedaviyle büyük ölçüde çözüm mümkün. İşte detaylar…
Türkiye A Milli Futbol Takımımız, 2026 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri E Grubu’nda ilk sınavına çıkıyor. Gürcistan deplasmanıyla başlayacak serüvende futbolseverlerin gözü kulağı maçın saatinde ve yayın kanalında olacak. İşte 2025 milli takım maç takvimi ve Gürcistan-Türkiye karşılaşmasının tüm detayları.
Mersin’in Erdemli ilçesinde yer alan Elaiussa Sebaste Antik Kenti’nde 30. dönem kazı çalışmaları başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Geleceğe Miras Projesi” kapsamında yıl boyunca sürecek kazılarda, Türk, Amerikan ve İtalyan ekipler ortaklaşa çalışacak. Antik kentte ortaya çıkarılan mozaikler ve mezarlar, bölgenin tarihî önemini bir kez daha gözler önüne seriyor.
İstanbul’da öğrenim gören Burdurlu üniversite öğrencileri, İstanbul Burdurlular Derneği’nin düzenlediği dondurma ve çay programında bir araya geldi. Etkinlikte iş insanlarıyla öğrenciler tanışma fırsatı bulurken, samimi bir dayanışma ortamı oluştu.
Antalya’nın Serik ilçesinde hasta taşıyan 112 ambulansı, yoğun trafikte ilerleyemedi. Araçların yol vermemesi nedeniyle dakikalarca beklemek zorunda kalan sağlık ekiplerinin mücadelesi cep telefonu kamerasıyla kaydedildi. Görüntüler, trafikteki duyarsızlığı bir kez daha gözler önüne serdi.
Yorumlar (0)