‘-ELEKTRİĞİM OLSUN ÖNÜMÜ KAPATAN TRAFO DİREĞİ OLMASIN, ÇÖP KUTUM OLSUN AMA KOMŞUMUN ÖNÜNDE DURSUN’ DİYENLERİ ANLATAN ÇÖP TENEKESİ..
Ben bir çöp tenekesiyim.
Sac levhadan yapılmış, orasına burasına çeşitli aparatlar takılmışım. Kapak, menteşe, lastik tekerlek filan..
Yeryüzünün en imtiyazlı canlıları insanlar için varım galiba. Akşam sabah biriktirdikleri pisliği getirip içime dökerler günün her saatinde. Üst dudaklarını burun deliklerine doğru büzerek getirip tiksinç yüz ifadeleriyle içime fırlattıkları atıklar gün boyu keyifle ve hazla tükettiklerinin kalanlarıdır oysa. Elindeki poşete tahammülü kalmamış birine özgü kıvraklıkla atarlar ve sanki içime düşmekten korkarcasına uzaklaşırlar. Kibirli bir aşağılamayla davranılırım. Kimin geleceği belli olmaz: Çoğu kez yetişkin amcalar, ablalar, ergenler, hatta boyu kapak hizama yetişmeyen çocuklar.. Hiçbiri yanımda uzun süre eyleşmek istemez.
Atık toplayıcılar canlarımdır. Ekmek teknesiyim onların. Yarı bellerine kadar içime sarkarlar ve beni karıştırır dururlar. Uzun süre kurcalarlar ama hiç gıdıklanmam.
Bazen kediler gelir, etrafı kollayıp kolay tırmanırlar bana. Çevik pençeleriyle çeliğimi gıcırdatırlar. Tam yağlı bir yahniye dalmışken çocuklar korkutur onları ve ürperip sıçrayarak kaçarlar.
Köpekler hımbıldır, içime dalamazlar, etrafıma taşanlarla yetinir zavallılar..
Ben bir çöp tenekesiyim,
En derin uyku saatimde gelir belediye. Aceleleri vardır. Beni ittire kaktıra boşaltırlar kamyonlarına. Özensizce gözaltına alınan bir protestocunun muamelesini görürüm. Patır kütür metal seslerim çınlar sokakta. Bomboş kalırım. Ama yalnız kalmam. Gelenim gidenim eksik olmaz yine..
İyi günüm olmaz mı? Tabiki olur. Kendimi en iyi hissettiğim an ilk günümdür. Sürmüş sürüştürmüş, boyanıp cilalanmışımdır. Belediye logosu mareşal nişanı gibi böğrüme işlenmiştir. Beni belediye başkanından defalarca isteyen muhtarın mahallesine gelin gittiğimde boya kokumla teslim alınırım.
Ne haltsam artık; basını da çağırır muhtarım. Flaşlar patlar. Konu olurum haberlere.. Ne yalan, havaya da girerim. Mahalleli balkonlardan bakar. Ama yine de beni hiç alkışlamazlar. Alkış muhtara olur.
Gelişime yapılan törene bakarak mahalle sakinleriyle iyi geçineceğimi düşünürüm. İlk günden doldurmaya başlarlar çöpleriyle. İlk yanılgıma da ilk gün düşerim. Dolmuş taşmışımdır. Parfüm kullanmam. Haliyle kokmaya başlarım. Hele yaz aylarında hiç çekilmez olduğumun dedikodusunu yapar mahalleli.
Bismillah, geleli haftaya varmamıştır. Kimin evinin önündeysem başka birinin evinin önüne itilirim. Balkonlardan birbirlerine hamleler yapıp tehditler savuranların haddi hesabı yoktur. Artık durduğum yerde kalmam olanaksızdır. Gece operasyonlarıyla yetinmezler, tırnağı tutan güpegündüz avanesini toplayıp beni altı okka yaparak karşı komşusunun ya da yan komşusunun evinin önüne savurur. Evliya Çelebi gibi gezerim yaz boyu. Her yerim yamulur. İsterlerken bu kadar dil dökenler beni anam evine bari yollasalar razıyım. Çöp dökmeye devam edecekler tabi..
Kokuyormuşum.. ‘Senin götün kokuyor’ diyesi geliyor insanın ama terbiyem izin vermiyor:
Çöp kutumuz olsun ama komşumun önünde dursun.
Kış gelince çilemin bittiğini düşünüyorsunuz değil mi? Ne mümkün.. Sıcaklar etkisini kaybedince koku epeyce ortadan kalkıyor. Bu kez yanmış kömür külünün ağır kovasını dökmek için uzağa gitmek istemeyen yaşlı teyzem beni kendi evinin önüne istiyor. Oysa daha bir ay önce koktuğum için beni yan komşusunun önüne postalamak isteyen aynı yaşlı teyze mahalledeki herkese çemkiriyordu. Bazı arkadaşlarımın mahallesine doğalgaz geldiği için en azından bu konuda rahatlamışlar. Bizde yaz kış savaş.. Mahkemeye düşenler var bu yüzden.
Son sözüm insanoğlunun tuhaf bencilliğine dair. İnsanlar bizi kendi yaşadıkları evlerin önünde istemiyorlar ama ibadet ettikleri caminin, mezarlıkların ve canlarından çok sevdikleri yavrularının okul önlerinde bulunmamızdan rahatsız değiller.. Cefasını başkasının çektiği hayatın sefasını sürmeyi seviyorlar.
Anam evi sevgili belediyeme de bir çift sözüm var. Beni gönderdiğin mahallelerde neler çektiğimi göre göre otoriteni kullanmayı erteliyor ve bana kalıcı bir sığınak ayarlamıyorsun ya; velevki bu böyle devam ederse ilk gelen hurdacının kamyonuna zıplarım. Sonra kızım kaçtı demeyesin.
Antalya Altın Portakal Film Festivali geri sayımı başladı! Festivalin simgesi altın Venüs heykelleri, kentin en işlek noktalarına yerleştirildi. Antalya, sinema tutkunları ve sanatseverler için adeta bir açık hava galerisini andırıyor.
Cinsel fonksiyon bozuklukları, sanıldığından çok daha yaygın bir sağlık sorunu olarak hem kadınları hem erkekleri etkiliyor. Uzmanlar, fizyolojik ve psikolojik faktörlerin bu sorunun temelinde yer aldığını belirtiyor. Erken tanı ve doğru tedaviyle büyük ölçüde çözüm mümkün. İşte detaylar…
Türkiye A Milli Futbol Takımımız, 2026 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri E Grubu’nda ilk sınavına çıkıyor. Gürcistan deplasmanıyla başlayacak serüvende futbolseverlerin gözü kulağı maçın saatinde ve yayın kanalında olacak. İşte 2025 milli takım maç takvimi ve Gürcistan-Türkiye karşılaşmasının tüm detayları.
Mersin’in Erdemli ilçesinde yer alan Elaiussa Sebaste Antik Kenti’nde 30. dönem kazı çalışmaları başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Geleceğe Miras Projesi” kapsamında yıl boyunca sürecek kazılarda, Türk, Amerikan ve İtalyan ekipler ortaklaşa çalışacak. Antik kentte ortaya çıkarılan mozaikler ve mezarlar, bölgenin tarihî önemini bir kez daha gözler önüne seriyor.
İstanbul’da öğrenim gören Burdurlu üniversite öğrencileri, İstanbul Burdurlular Derneği’nin düzenlediği dondurma ve çay programında bir araya geldi. Etkinlikte iş insanlarıyla öğrenciler tanışma fırsatı bulurken, samimi bir dayanışma ortamı oluştu.
Antalya’nın Serik ilçesinde hasta taşıyan 112 ambulansı, yoğun trafikte ilerleyemedi. Araçların yol vermemesi nedeniyle dakikalarca beklemek zorunda kalan sağlık ekiplerinin mücadelesi cep telefonu kamerasıyla kaydedildi. Görüntüler, trafikteki duyarsızlığı bir kez daha gözler önüne serdi.
Yorumlar (0)