
Tefenni, küçük bir Anadolu kasabası olmasına rağmen dört cemiyetin varlığı, toplumsal dayanışma ve organizasyonun güçlü olduğunu gösteriyor. Bu cemiyetler muhtemelen sosyal, kültürel veya yardım amaçlı faaliyetler yürütüyordu ve halkın desteğiyle ayakta kalıyordu. Tefenni halkının bu cemiyetlere maddi ve manevi katkıda bulunması, kasabanın birlik ve dayanışma ruhunu yansıtıyor.
Himaye-i Etfal Cemiyeti
Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinde Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı’ndaki yenilgiler, siyasi, ekonomik ve toplumsal açıdan ciddi krizlere yol açtı. Kaybedilen topraklardan gelen göç dalgaları, ülkede barınma, işsizlik ve sosyal uyum gibi sorunları beraberinde getirdi. Savaş sonrası ortaya çıkan yetim ve kimsesiz çocukların korunması ihtiyacı, devletin çeşitli alanlarda önlemler almasını zorunlu kıldı. Bu bağlamda, Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) kuruldu.
8 Kasım 1926’da Tefenni’de açılan Rüştiye Mektebi ile birlikte Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin şubesinin açılışı gerçekleşti ve bu olay, Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla yayın hayatına başlayan Hamiyet-i Milliye gazetesinde haber olarak yer aldı. Ancak bu konuda başka yazılı belge bulunmamakta.
Donanma-yı Osmanî Muavenet-i Millîye Cemiyeti,
19 Temmuz 1909’da Yağcızade Şefik Bey öncülüğünde kuruldu. Amaç, halktan ve sivil kurumlardan toplanan maddi yardımlarla Osmanlı Donanması’nı güçlendirmekti. Tefenni’de de bir şubesi bulunan cemiyetin varlığı, elimizdeki bir fotoğrafla kanıtlanıyor, ancak başka detaylı bilgi mevcut değil.
Türk Ocağı
25 Mart 1912’de kuruldu ve 1913’te yayımlanan tüzüğüne göre, Türk milletinin milli eğitim, bilim, sosyal ve ekonomik seviyesini yükseltmeyi, Türk ırkı ve dilinin gelişimini hedefledi. 250 şubesi arasında Tefenni’de de bir şube bulunuyordu. 1931’de kapatılıp yerine Halkevleri açılan Türk Ocakları, 1949’da yeniden kuruldu.
Hilal-i Ahmer
(Kızılay) Tefenni Şubesi 1912’de, Gölhisar Şubesi ise 1920’de açıldı. 1923’te Tefenni’den Hilal-i Ahmer’e 59,807 kuruş yardım gönderildiği biliniyor. Ancak, yangınlar nedeniyle arşiv belgelerine ulaşmak oldukça zor.
Tefenni’deki bu cemiyetlerin faaliyetleri, Osmanlı’nın son dönemlerinde ve erken Cumhuriyet döneminde toplumsal dayanışma ve modernleşme çabalarının yerel düzeydeki yansımaları olarak önem taşıyor. Arşiv eksikliği, araştırmaları sınırlasa da, mevcut belgeler bu kurumların Tefenni’deki varlığını ve katkısını doğrulamakta

TARİHTE TEFENNİ HAPİSHANESİ
Tefenni hapishanesi hükümet konağı müştemilatında yer almıştır. 1913 yılında yapılan bir teftişle son derece rutubetli olan binanın yalnızca güneş gören iki odasının bulunduğu tespit edilmiştir. Bu odalara da 10 kişiden fazla mahkûm konulmasının mümkün olmadığı teftiş komisyonu tarafından ifade edilmiştir.
İzdihamın yanı sıra hapishane odalarındaki rutubet mahkûmlar arasında çeşitli rahatsızlıkların baş göstermesine sebep olmuştur. Hastalıklardan korunmak için mahkûmların yere hasır serip, bu hasırlar üzerine oturdukları ve burada yatmaya başladıkları bildirilmiştir. Ancak bu hasırların kısa bir sürede küflenip kullanılamayacak hale gelmesi de rutubet sorununa çözüm bulunmasını zorlaştırmıştır. Komisyon tarafından, harap bir vaziyette olup, ışık görmeyen havasız odalarda mahkûm tutulmasının gayri insanî bir durum olduğu belirtilmiş ve uygun bir mahal bulunarak yeni bir hapishane inşa edilmesi gerektiği ifade edilmiştir Fizikî sıkıntıların ve sağlık sorunlarının yanı sıra Tefenni hapishanesinde diğer kaza hapishanelerinden farklı bazı problemler meydana gelmiştir. Öyle ki hapishanenin etrafında yer alan arazinin değerli olması çeşitli sorunlara yol açmıştır. Alıcısına göre dönümü 30-40 liraya kadar değer bulan bu arazinin talep görüyor olması, alım satım faaliyetlerini çoğaltmıştır. Bu bağlamda hapishane çevresindeki toprakların sürekli el değiştirmesi güvenlik zafiyeti sorununu ortaya çıkarmıştır. Bu da hapishanede düzenin sağlanmasını güçleştirmiştir. Mahkûmlar dış dünyayla daha kolay irtibat kurabilir hale gelmiş ve hapishane bir tecrit mekânı olmaktan çıkmıştır. Teftiş komisyonu bu sorunları da göz önünde bulundurarak Tefenni hapishanenin daha uygun bir yere taşınması gerektiğinin altını çizmiştir..
Başka bir Kaynakta Tefenni Mapushanesinde şöyle bahsedilmektedir
Merkez kazadakine benzer şekilde Tefenni’deki hapishane de hükümet konağı içindeydi. İki odalı hapishane 112 metrekareden oluşuyordu. Bilirkişilerin belirttiğine göre bu kazada arsa dönüm hesabıyla satıldığından bahse konu arsanın her bir dönümü talebe göre 30-40 lira edebilirdi. Hapishane odalarının duvarları kireçle kaplı, çatısı ise kiremitle örtülüydü. Güneş almayan ve son derece rutubetli olan hapishaneye en fazla 20 kişi sığabiliyordu. Tamir edilmesi mümkün olmadığı için farklı mahalde yeni bir hapishane yapılması önerilmişti. Kazada kadın hapishanesi yoktu ama Tefenni’yi konu edinen belgede 1 mahkûmun varlığına işaret edilmektedir; bu şahsın nerede tutulduğuna ilişkin herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Erkek hapishanesinde ise 43 hükümlü olup kazadaki mahpus yekûnu 44’tü
1950 li yıllarda yapılan taşyapı cezaevi 1992 yılında kapatılmıştır..
TEFENNİ VE ÇEVRESİNDE ÇEKİRGE İSTİLASI
Tarihi arşivlere baktığımızda, Tefenni’de iki büyük çekirge istilasının izlerine rastlıyoruz,
Osmanlı döneminde Burdur ve çevresi, çekirge istilalarıyla sık sık karşı karşıya kalmış, tarımsal üretim için ciddi bir tehdit oluşturan bu felakete karşı köylüler ve yerel yönetimler büyük bir mücadele vermiştir. 20 Temmuz 1893’te Tefenni kazasına bağlı Bayramlar, Höyük, Hasanpaşa ve Seydiler köylerini vuran çekirge istilası, bu mücadelenin çarpıcı örneklerinden biridir. Yaklaşık 500 köylünün dört gün boyunca gece gündüz çalışmasıyla 3.846 kilogram (3.000 kıyye) çekirge yok edilmiş, Burdur Mutasarrıflığı valiliğe gönderdiği telgrafta çekirgelerin tamamen ortadan kaldırıldığını bildirmiştir. Ancak, istilanın tekrar etme riskine karşı dikkatli olunmaya devam edilmiş, bu başarı bölgede memnuniyetle karşılanmıştır.
Yıllar geçse de çekirge sorunu Burdur ve çevresinde peşini bırakmamıştır. 1916-1917 yıllarında Burdur’un yanı sıra Aydın, İzmir, Denizli, Afyonkarahisar, Kütahya, Karesi, Antalya, Beyşehir, Menteşe, Isparta, Bursa ve Biga gibi geniş bir bölgede toplam 39 milyon kilogram çekirge sürfesi imha edilmiş, 1917’de bu rakam 85,8 milyon kilograma ulaşmıştır. Tefenni, Korkuteli, Bucak ve Ağlasun, çekirgelerden en çok etkilenen bölgeler arasında yer almış, ancak imha çalışmalarında istenen başarıya ulaşılamamıştır.
Antalya Livası’nda da çekirge sorunu ciddi boyutlara ulaşmıştır. 1914 yazında Korkuteli’nin Kızılcadağ Nahiyesi’nde larvalara karşı başlatılan kış temizliğinde 30.000 kıyye larva toplanmış, ancak 1915 ilkbaharında Tefenni, Isparta’nın Eğirdir ve Yalvaç bölgelerinden gelen çekirge sürüleri, Kepez, Kızılyaka, Kemer, Korkuteli, Elmalı, Finike ve Kaş’taki ekilmemiş arazilere larvalar bırakarak ekinlere zarar vermiştir. Yetkililer, istila edilen arazileri tespit edip krokilerini çıkarmış, 1915 Ekim’inden 1916 Şubat’ına kadar süren yoğun bir çalışmayla 210.000 kıyye çekirge imha edilmiştir.
Burdur ve çevresindeki bu çekirge istilaları, tarımın belkemiği olan köylülerin karşılaştığı zorlukları ve yerel yönetimlerin kararlı mücadelesini gözler önüne seriyor. Her ne kadar bazı dönemlerde başarı sağlanmışsa da, çekirgelerin tekrarlayan istilaları bölgedeki tarımsal üretimi sürekli tehdit etmiş, köylülerin ve yöneticilerin azmini sınamıştır. Bu mücadele, doğayla insanın bitmeyen çekişmesinin tarihsel bir yansıması olarak hafızalarda yer etmiştir.

Tefenni’nin eğitim tarihi, bölgenin eğitime verdiği önemi açıkça ortaya koyar. Konya Salnameleri ve Devlet arşivlerinden elde edilen bilgiler, Tefenni ve çevresinde Osmanlı döneminde eğitim faaliyetlerinin yaygın ve sistemli olduğunu gösteriyor.
Sıbyan Mektepleri ve Amaçları
1883 yılında Tefenni ve köylerinde 21 sıbyan mektebinde 611 erkek ve 502 kız öğrenci eğitim alıyordu. Sıbyan mektepleri, 5-10 yaş arasındaki çocuklara okuma-yazma, İslam dininin esaslarını ve Kur’an-ı Kerim’i öğretmeyi amaçlayan ilköğretim kurumlarıydı. Genellikle camilere bitişik bir odada faaliyet gösteren bu okullar, halk arasında “Mahalle Mektebi” olarak biliniyordu. Belirli bir müfredat veya yönetmeliği olmayan bu mektepler, zamanla “usul-ü cedid” (yeni usul) sistemine geçti. 1909’a kadar modern öğretim yöntemlerini benimseyen okullar, 1913’te çıkarılan “Tedrisat-ı İbtidaiye Kanun-u Muvakkatı” ile düzenlendi. Bu kanuna göre, iptidai okulların öğrenim süresi 6 yıl, sıbyan mekteplerininki ise 4 yıl olarak belirlendi. Ayrıca her köy ve mahallede en az bir ilkokul açılması, ilköğretimin zorunlu ve ücretsiz olması kararlaştırıldı.
İptidai Mektebi ve Medreseler
1899’da Tefenni’de açılan İptidai Mektebi’nde 58 öğrenci eğitim görüyordu. Osmanlı eğitim sistemi, çöküş döneminde bile Ahmet Cevdet Paşa, Elmalılı Hamdi Yazır, Mehmet Akif Ersoy gibi önemli düşünürler yetiştirmeyi başardı. Medreseler, Tefenni tarihinde önemli bir yer tutar. Tefenni kaza olduktan sonra medrese sayıları şu şekilde kaydedilmiştir:
Rüşdiye Mektepleri
Sıbyan veya iptidai okullarından sonra ortaokul seviyesindeki üç yıllık okullara “Rüşdiye” denirdi. Osmanlı Devleti’nde ilk rüşdiye 1847’de açıldı. Medreseler “usul-ü atika” (eski usul) ile din ağırlıklı eğitim verirken, rüşdiyeler “usul-ü cedid” (ylla ile) programıyla fen bilimlerine odaklanıyordu.
Tefenni Namık Kemal İlkokulu’nun Tarihçesine göre
Hicri 1306’da (1888) Kır Mahallesi’nde, Çukur Çeşme yanındaki bir mahalle mektebi faaliyet gösteriyordu. Hicri 1314’e (1896) kadar devam eden bu okul, ardından “Kız Mektebi” adını aldı ve daha sonra “Şehit Asım Kız Mektebi” olarak anıldı. Beş sınıflı bu okul, zamanla “Mithat Paşa Sıbyan Mektebi” adını aldı. Hicri 1339-1340 (1920-1921) yıllarında 66 kız öğrenci eğitim alırken, bir sonraki yıl bu sayı 42’ye düştü. 1911’de bu okul kapatılarak, erkek çocuklarla birlikte eğitim verebilecek yeni bir bina inşa edildi. Tefenni Erkek Mektebi ise Hicri 1318’de (1900) Burdurlu Tonton Ali Efendi’nin Tefenni’ye atanmasıyla kuruldu. Halk, Cumhuriyet Meydanı’nda tek odalı bir erkek mektebi yaptırdı. Üç mahallenin çocukları bu okula devam etti. Daha sonra Erkek Rüşdiye Teşkilatı’nın kurulmasıyla Pazar Mahallesi’nde, loncanın üstünde dört odalı bir okul inşa edildi ve bu okul Hicri 1325’te (1909) açıldı.
1919-1920 Yılında Tefenni’deki Okullar
Salnameye göre:
Sonraki Bölümde
Gelecek bölümde, Rüşdiye Mektebi’nin açılışı hakkında detaylı bilgiler paylaşılacaktır.
Bu içerik size ne hissettirdi?
-
1
BEĞENDİM
-
0
SEVDİM
-
0
ÜZÜLDÜM
-
0
KIZDIM
-
0
ŞAŞIRDIM
-
0
BEĞENMEDİM
-
0
GÜLDÜM
-
0
ALKIŞ
Yorumlar (0)