"Eğer bağışıklık sistemi normal çalışırsa doku onarımı veya zararlı etkenlerden olan bakteri, virüs, parazit, mantar, kanser hücresi ve kanser metastazının ortadan kaldırılmasından sonra bu enflamasyon (iltihaplanma) süreci misyonunu tamamlayıp kendini sonlandırır. Bu durumda enflamasyon faydalı rolünü oynamış olur. Ancak herhangi bir nedenle bu iltihaplanma sonlanmayıp düşük yoğunluklu olarak devam ederse yani kronikleşirse bu durumda bazı zararlı sonuçlara yol açacaktır. İşte iltihaplanmanın sonlanmayıp düşük yoğunluklu olarak devam etmesine kronik düşük dereceli enflamasyon denir"
Dr. İhsan Alur KDDE durumunu, "İnsan vücudundaki denge durumunu bozar, metabolik işlevlerde bozulmaya yol açarak kanser, diyabet ve kardiyovasküler hastalıklar gibi çok çeşitli bulaşıcı olmayan hastalıkların gelişimini tetikleyebilir. Mevcut kanıtlar, bulaşıcı olmayan hastalıkların gelişimi için değiştirilebilir davranışsal risk faktörleri arasında artık diyetin de olduğunu vurgulamaktadır" diye açıkladı.
Fast food tüketiminin zararlarına da değinen Alur, "Son yıllarda, dünya çapında ultra işlenmiş gıdaların (UPF) artan tüketimine (fastfood) özellikle dikkat edilmektedir. Aşırı lezzetli, uygun fiyatlı ve yemeye hazır olmasıyla (fastfood) karakterize edilen UPF, besinsel terkipleri nedeniyle diyet kalitesinin kötüleşmesine yol açmıştır ve diyetle ilişkili hastalıklar için bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Son bilimsel araştırmalar, UPF tüketiminin düşük dereceli iltihaplanmayı teşvik edip edemeyeceğini ve dolayısıyla bulaşıcı olmayan hastalıkların gelişimini destekleyip desteklemeyeceğini araştırmaya odaklanmıştır. Ortaya çıkan kanıtlar, UPF tüketiminin olumsuz etkilerini yalnızca UPF açısından zengin bir diyetin sağladığı besinlere değil, aynı zamanda besleyici olmayan bileşenlere ve bunların bağırsaklarımızda bulunan yararlı bakteriler üzerindeki etkisini de kapsamaktadır. İltihabi yanıt, zararlı etkenleri ortadan kaldırarak ve hasarlı dokuların onarımını teşvik ederek konakçıyı virüsler, bakteriler, toksinler, enfeksiyonlar ve kanser hücreleri gibi zararlı uyaranlardan koruyan, doğuştan gelen bağışıklık sisteminin bir savunma mekanizmasıdır. KDDE, damarlarda yağlanma ve pıhtı oluşumuna dahil olması nedeniyle kardiyovasküler hastalıkların gelişiminde de önemli bir rol oynar ve anormal sayıda hücre artışını teşvik ederek, kontrollü hücre ölümünü azaltarak ve anjiyogenez ve metastazı artırarak farklı kanser türlerinin ilerlemesini destekleyebilir" dedi.
Sağlıklı beslenme zincirinin yararlarına da değinen Alur, "Enflamasyon süreçlerini etkileyen potansiyel besin birleşikleri arasında makro ve mikro besinler, polifenoller gibi biyoaktif moleküller ve özelleşmiş gıda bileşenleri yer alır. Genel olarak, yüksek sebze, meyve ve tam tahıl tüketimi, orta düzeyde baklagil ve balık tüketimi ve düşük kırmızı et tüketimi içeren bitki bazlı beslenme kalıpları, daha büyük bir anti-inflamatuar (iltihap önleyici) potansiyel ile ilişkilendirilmiştir. Bunlar, genellikle minimum düzeyde işlenmiş veya işlenmemiş gıdalara dayanan, 'Akdeniz diyeti' (ağırlıklı olarak sebzenin ve yağ olarak zeytinyağının kullanıldığı diyet tipi şeklinde açıklanabilir. Temel ögeleri arasında kepekli tahıllar, sebze meyve, deniz mahsulleri, fındık ceviz gibi kuruyemişler, baklagiller ve zeytinyağı bulunur) veya 'İskandinav diyeti' (genel olarak orman meyveleri, elma, armut gibi meyvelerin; kök sebzeler, turpgiller, patatesler, lahana gibi sebzelerin, tahıl olarak tam tahılların ve çavdar ekmeğinin, yüksek miktarda balığın; az yağlı süt ürünlerinin ve yağ kaynağı olarak kanola yağının tüketimine odaklanır) gibi çeşitli geleneksel sağlıklı diyetleri içerir. İltihaplanmayı teşvik eden diyet faktörleri, Batı diyet modellerinde yüksek seviyelerde bulunan oksitlenmiş lipitler, doymuş yağ asitleri (SFA'lar) ve trans yağ asitleridir.
Unutulmamalıdır ki Batı tipi beslenme modeli (ultra işlenmiş gıdalardan zengin kalorisi yüksek, faydalı bileşenleri az olan beslenme) bizim genetik kodlarımızda olmayan ve hatta çoğu zaman damak tadımıza uymayan bir beslenme modelidir. Bu beslenme modelinden özellikle çocukları ve gençleri uzak tutmak önemli bir konudur" diyerek cümlelerini sonlandırdı.
Antalya Altın Portakal Film Festivali geri sayımı başladı! Festivalin simgesi altın Venüs heykelleri, kentin en işlek noktalarına yerleştirildi. Antalya, sinema tutkunları ve sanatseverler için adeta bir açık hava galerisini andırıyor.
Cinsel fonksiyon bozuklukları, sanıldığından çok daha yaygın bir sağlık sorunu olarak hem kadınları hem erkekleri etkiliyor. Uzmanlar, fizyolojik ve psikolojik faktörlerin bu sorunun temelinde yer aldığını belirtiyor. Erken tanı ve doğru tedaviyle büyük ölçüde çözüm mümkün. İşte detaylar…
Türkiye A Milli Futbol Takımımız, 2026 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri E Grubu’nda ilk sınavına çıkıyor. Gürcistan deplasmanıyla başlayacak serüvende futbolseverlerin gözü kulağı maçın saatinde ve yayın kanalında olacak. İşte 2025 milli takım maç takvimi ve Gürcistan-Türkiye karşılaşmasının tüm detayları.
Mersin’in Erdemli ilçesinde yer alan Elaiussa Sebaste Antik Kenti’nde 30. dönem kazı çalışmaları başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Geleceğe Miras Projesi” kapsamında yıl boyunca sürecek kazılarda, Türk, Amerikan ve İtalyan ekipler ortaklaşa çalışacak. Antik kentte ortaya çıkarılan mozaikler ve mezarlar, bölgenin tarihî önemini bir kez daha gözler önüne seriyor.
İstanbul’da öğrenim gören Burdurlu üniversite öğrencileri, İstanbul Burdurlular Derneği’nin düzenlediği dondurma ve çay programında bir araya geldi. Etkinlikte iş insanlarıyla öğrenciler tanışma fırsatı bulurken, samimi bir dayanışma ortamı oluştu.
Antalya’nın Serik ilçesinde hasta taşıyan 112 ambulansı, yoğun trafikte ilerleyemedi. Araçların yol vermemesi nedeniyle dakikalarca beklemek zorunda kalan sağlık ekiplerinin mücadelesi cep telefonu kamerasıyla kaydedildi. Görüntüler, trafikteki duyarsızlığı bir kez daha gözler önüne serdi.
Yorumlar (0)