“Şairler Sultanı”
NECİP FAZIL KISAKÜREK
Üniversite yıllarımız…
Yaş on sekiz.
İzmir Fuarı Ekici Över gazinosunda bir konferanstayız.
Konferansı verecek olan konuşmacı, Necip Fazıl Kısakürek, sahneye çağrıldı. Beli biraz kamburlaşmış, geri taranmış ve kırlaşmış saçlarıyla hayal meyal hatırladığım ve “Üstat… Üstat…” sesleri arasında mikrofona gelen konuşmacı o pek de mikrofonik olmayan buğulu sesiyle konuşmaya başladı:
“Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik…
‘Zaman bendedir ve mekan bana emanettir’ şuurunda bir gençlik…” diye başlayan konuşmanın en aklımda kalan bölümü şu mısralardı:
“Surda bir gedik açtık, mukaddes mi mukaddes…
Ey kahpe rüzgar, artık ne yandan esersen es!.. “
Hey gidi günler hey!
Ortalıkta sol ve sosyalist furyanın fırtına gibi estiği yıllardı… O zamanlar sadece İzmir’de Sol’un otuz dört fraksiyonunun olduğu söylenirdi.
Rahmetli Necip Fazıl sonraki yıllarda da hep Büyük Doğu idealleri çerçevesinde fikri faaliyetlerini sürdürdü.
Çok kıymetli bir şair ve değerli bir mütefekkirdi. Kendisine 1980 yılında Sultan-üs Şuara (Şairler Sultanı) unvanı verilmiştir.
Şiirlerinde lirizm, güçlü bir fikri altyapı ve tema ön plandadır. Özgüveni olduça fazlaydı. Öyle ki, bir gün bir edebiyat eleştirmeni kendisine “Türk Edebiyatında iki büyük şair tanırım” dediği zaman hemen, “ öbürü kim?” diyecek kadar…
Otuz yaşına kadar tamamen dünyevi hevesler peşinde koşar. Paris’te yazdığı “Kaldırımlar” şiiri bunun tipik bir örneğini teşkil eder.
Otuz yaşlarında iken Mürşidim dediği Seyyid Abdül Hakim Arvasi ile tanışır. Artık kendisine bambaşka bir kapı aralanmıştır. O şimdi bir dava adamıdır. İslam davası, Resulullah davası, mukaddesat davası…
Bu ciddi dönüşümü şu çarpıcı mısralarla dile getirir:
“ Tam otuz yıl saatim işlemiş, ben durmuşum.
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum”
Çile, Sakarya Türküsü, Zindandan Mehmet’e Mektup gibi destansı şiirleri bu gün sık sık toplantı ve mitinglerde okunmakta ve dinleyicilere çok ulvi duygular yaşatmaktadır.
Resmi ideoloji ile hiç barışık değildir. Bu nedenle sık sık hakkında dava açılır, hapislerde yatar.
“Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam
Alıp beni götürsün, tam dört inanmış adam…”
Diyerek “devlet katına” ne kadar uzak olduğunu ifade eder.
25 Mayıs 1983’ de İstanbul’da vefat ettiği zaman cenazesine binlerce insan katılır. Cenazede en önde görülen kişilerden biri de altı ay sonra Başbakanlık koltuğuna oturacak olan Turgut Özal’dır.
Vasiyetinde Ankara’nın Bağlum nahiyesinde yatan Mürşidi Seyyid Abdülhakim Arvasi’nin yanına gömülmek istediğini belirtse de, oldukça mütevazi olan kabri, bu gün Eyüp sırtlarındaki mezarlıkta bulunmaktadır.
Dostları O’nun çok savurgan olduğunu ifade eder. Bunlardan biri de şair Yavuz Bülent Bakiler’dir. Onun, 10-12 yıl önce Denizli’de bir sohbetine katıldığım zamanki şu sözlerini unutamam: “Üstat o kadar ölçüsüz para harcardı ki, mesela bu gün on bin lira kazansa, onu hemen bu akşam dostlarıyla beraber harcar bitirir ve ertesi güne bir kuruş bırakmazdı.”
Büyük dava adamı, şair ve mütefekkir Necip Fazıl Kısakürek’i rahmetle anıyorum.
2024
Ramazan Canural'ın 'Hala kirada oturuyorum ve halimden şikayetçi değilim' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Seçim sürecinde yaşadığımız bazı gerçekler' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Bayrama girerken...' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Yaşanmış renkli seçim anıları' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Komşu bahçede ani bir feryat ve...' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Seçimler yaklaşırken' adlı köşe yazısı. Ramazan Canural'ın duygu ve düşüncelerini anlatan bu yazıda, iyimserlik ve kötümserlik arasındaki iç çatışmaya tanık oluyoruz. Yazar, projelerini ve "Kızıl Elma" hedefini paylaşırken, seçim yorgunluğu ve yaşın ilerlemesi gibi endişelerini de dile getiriyor. Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Mart Ayında özel gün ve haftalar' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Razaman Canural'ın 'İçkili Gazinolara Arsa Arama Serüveni' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın ''Şairler Sultanı' Necip Fazıl Kısakürek' adlı köşe yazısı Devamı
Yorumlar (0)