Sevgili hocalarımız ‘vaktiyle’ küçük çocukların ve ümmî büyüklerin dîni, îmânı, namazı abdesti ve benzer farzları, vâcip ve sünnetleri.., artı haram ve helâlleri kolay bir şekilde öğrenebilmeleri, ayırt edebilmeleri ve bunları uygulayabilmeleri için “32 farz, 54 Farz”, adı altında kitaplar yazmışlar ve bu farzları bir bir sayıp dökmüşler! Yani hocalarımız, Müslümanların haramlardan uzaklaşmanın ve hellâllere yaklaşmanın yollarını ‘çok zor şartlar altında ve’ ‘32 ve 54 Farz’ adı altında derç etmiş ve bunları kitaplaştırmışlar. O nedenle ben daha yazımın başında o saygıdeğer hocalarımıza teşekkür ediyor ve tamamına ganî ganî rahmetler diliyorum.
Ve tekke terbiyeli, kışla disiplinli, medrese tahsili, fahrî (ve ben 4 aylık asker iken rahmetli olan) bir hocanın evlâdı, artı bir ilâhiyatçının kardeşi, ayrıca bir İmam Hatip Okulu mezunu olamasam da mensubu olarak, babamdan, İlâhiyatçı ağabeyimden ve dahî o kitaplardan çok istifade ettiğimi hatırlıyorum. Şimdide bugünkü kıldan ince kılıçtan keskin konuma girmek ve asıl maksadıma geçmek istiyorum:
Şöyle ki; tekkelerin, zâviyelerin kapatılarak halk evlerine (..) dönüştürüldüğü, Kur’an öğrenmenin ve öğretmenin bir şekilde yasaklandığı, müesses nizamın, dînin diyânetin ve dindarların aleyhinde olduğu, ezanların aslından uzaklaştırılıp Türkçe okunduğu dönemlerde insanlar dinlerini ya takvim yapraklarından, ya namaz hocası veya 32 farz ya da 54 farz adlı kitaplardan ve dönemin mollalarından (ve kapalı kapılar ardında, karanlık odalarda) öğrenebildiler… Çünkü bahsime konu devirlerde insanlar, halk arasında 6 bin 666 olarak bilinen ya da öyle yuvarlanan, aslında 6 bin 236 ayet-i kerîmeden oluştuğu belirtilen Kur’an-ı Kerimleri temin edemiyorlar, bir şekilde temin etseler bile saklayamıyorlar, öğrenemiyor ve okuyamıyorlar; dolayısıyla da Kur’an’ın 30 cüzünü, 6 bin 236 âyetini-farzını ve 114 Sûresini öğrenemiyor, öğrenebilseler bile ezberleyemiyorlardı! Bunun bilincinde olan ve ‘ne yapabilirsek kârdır’ diye düşünen dönemin hocaları da ‘insanlar ve bilhassa çocuklar bâri îmanın, islâmın ve Ef Âli mükellefinin şartlarını öğrensinler…’ düşüncesiyle küçük küçük kitaplar-kitapçıklar yazmış veya yazdırmışlar, dolayısıyla da ellerinden geldiği kadarıyla vazifelerini yerine getirmişler… O nedenle Allah ‘(c.c) onlardan ebeden ve daimen razı olsun. Amma velâkin günümüz de her türlü imkâna ve kolaylığa sahip olunmasına rağmen, insanlar bırakın Kur’an’ın 6 bin 236 farzını, 54 farzı veya îmanın 6 farzını, 32 farzın rükünlerinden ya da öğesinden 5’i olan İslâm’ın 5 şartını, abdestin 4, teyemmümün 2, namazın 12, ve guslün 3 farzını bile unuttular-unutturuldular! Ve unutturulmayla da kalmayıp bu esasları yürürlükten kaldırdılar veya askıya aldılar maalesef! Bu durum da bana bir işveren ile işçi arasında geçen konuşmayı hatırlattı:
O konuşma şöyle: Patronu işçisine bir gün İslâm’ın Şartının kaç olduğunu sorar. İşçisi de ‘Bir’ der. Patronu da işçisine bir olur mu oğlum? İslâm’ın şartı 5 değil mi?’ diye çıkışır… İşçisi de doğru ama ‘haccı ve zekâtı siz zenginler kaldırdınız, namaz ve orucu da biz fakirler kaldırdık! Hal böyle olunca geriye bir kelime-i şehadet kaldı..!’’ şeklinde cevap verir! Dolayısıyla da patronuna zekât ve haccın farziyetini ve faziletini, emsallerine de namaz ve orucun ehemmiyetini anlatır-anlatmaya çalışır!
Velhâsıl; istisnâlar hariç, bugün hakîkaten kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in 6 bin 236 farzından 6 bin 235’ini, İslâm’ın da 5 şartından dördünü unuttuğumuz gibi, kelime-i şehadetin de ne anlama geldiğini ya da gereklerinin ne olduğunu da unuttuk-unutturulduk maalesef! Oysa değil İslâm’ın 5 veya îmanın 6 şartını, 6 bin 236 ayetten oluştuğu belirtilen Kur’an-ı Kerim’in tek harekesini veya harfini inkâr etmek dahî insanı dinden îmandan çıkarır-çıkarabilir!
Velhâsıl-ı kelâm; bildiklerinin hocası, bilmediklerinin de ‘ömür boyu’ talebesi-öğrencisi durumunda ve naçiz de bir gazeteci olan ben mücrim, ‘gayrimüslimler, ateistler, ateş ve putperestler ve benzerleri inandıkları gibi yaşar ve inançlarının gereklerini yerine getirir, bâtıl davalarına hizmet ederlerken; (istisnalar hariç tabii) günümüzün zengin-variyetli ve mükellef Müslümanları da zekâtlarını, sadaka-i fıtırlarını-fitrelerini üzerlerine farz olduğu kadarıyla verebilselerdi, dünya da tek fakir, ya da gıdasız, ilaçsız ve bakımsız bir Müslüman dahî kalmazdı, Allah’hu âlem!
Meselâ; hacılar haclarını lâyıkıyla yapabilseler ve hac dönüşü gerçek hacı gibi yaşayabilseler, dünya da bir tane bile hac ya da hacı düşmanı veya karşıtı insan kalmazdı… Ve yine istisnaları hariç tabii, hocalarda hoca gibi yaşayabilseler, meselâ, kendilerinin, İslâm’ın veya Hz. Peygamber (sav)’in temsil makamında olduklarını-oturduklarını ‘bilseler demiyorum ama’ farkında olsalar veya unutmasalar; dolayısıyla da irşat ve diğer görevlerini bihakkın yapabilselerdi, bugün birçok gayrimüslim Müslüman olur, en azından din diyanet düşmanı olmaz-olmazdı herhalde!’ diye düşünüyorum.
Hülâsâ-i netice; yukarıdaki hikâyemde de hicvetmeye çalıştığım gibi, biz son zamanlarda 6 bin 236 farzı ya da şartı önce 54’e, sonra 32’ye düşürmüştük! Şimdilerde de 5’ten bire düşürdük! Ancak o ‘1’in bile gereklerini yerine getiremez olduk! Yani biz, kelime-i şehadetin bile doğru dürüst hakkını veremez olduk… Çünkü bugün ‘bazı Müslümanların’ kalpleri îman olsa bile kafaları karmakarışık, bazılarının kafası ise küfür kokuyor maalesef! Bu da başta kendi nefsim olmak üzere neslimi derin derin düşündürüp endişeye sevk ediyor! Ancak Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in “Kalbinde hardal tanesi kadar îmanı olan kişi Cennete girer…” mealindeki buyruğu biraz olsun beni rahatlatıyor! Amma velâkin, ‘Cennete girene kadar ve bilhassa kabirde başıma ne(ler) gelir?’ Yani, kabir hayatı, sûr ve sûr’a üfürüş, haşr ve mahşer, amel defterlerinin dağıtılması, hesap günü soruları, mîzan, sırat ve şefaat safhaları nasıl olur?’ diye endişelenmeden de edemiyorum! Ve bu konu da son olarak, ‘İslâm’ın 6 bin 236 şartı vardır; ancak bunlardan sâdece 5’i İslâm’ın şartı olarak sahih hadisle belirtilmiştir! O nedenle ben sevgili okurlarımı Kur’an’ın ‘6 bin 236 farzıyla’ selamlıyor, herkese saygılar sunuyorum.
ÎMANDIR O CEVHER Kİ, İLÂHÎ NE BÜYÜKTÜR
ÎMANSIZ OLAN PASLI YÜREK SÎNE DE YÜKTÜR!
Mehmed Âkif Ersoy
ÎMAN, UMUT EDİLENLERE GÜVENMEK, GÖRÜNMEYEN
ŞEYLERİN VARLIĞINDAN EMİN OLMAKTIR! İbrâniler 11:1
2024
Taceddin AKbaş'ın 'Trump'ı al Biden'a, Biden'ı al Kamala Harris Ongin'e vur!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Netanyahu’yu alkışlamak soy-kı-rı-mı alkışlamaktır' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Basın bayramımız kutlu olsun' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'AK Parti 'Öz Eleştiri' yaptı fakat 'gereğini yapmadı!'' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yunan Bakan Nikos Dendias ‘art ayağıyla’ kulağını kaşımış!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Barış harekâtına katılmamıştım ama, sefer görevi emri almıştım' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Trump’ı bizim bekçiler bile daha iyi koruyabilirlerdi (En azından kulağını deldirmezlerdi!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yunanlar 'Güney Kıbrıs'ı tercih ederlerken Türkler 'Doğu' Rodos'u tercih ediyorlar!!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Gramaj hileleri yapıyorlar ve kuruluşlu etiketlerle tüketicileri yanıltıyorlar!!!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İnsanımız Şans oyunlarından sonra şimdi de sanal kumarın tehdidi ve tehlikesi.. altında!!' adlı köşe yazısı... Devamı
Bucak Küçük Sanayi Sitesi, yoğun yağış sonrası sular altında kaldı. Başkan Kemal Kasap, drenaj sorunları ve alınacak önlemler hakkında açıklamalarda bulundu.
Burdur Dereboğazı ve Tek Çeşmeleri, yapılan ıslah çalışmaları ve temiz su numuneleri sonucunda yeniden kullanıma açıldı. Detaylar için tıklayın.
Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş. (AEDAŞ) hizmet bölgelerinde yoğun klima kullanımı nedeniyle elektrik tüketiminde rekor artış yaşandı. Peki elektriksiz kalır mıyız? AEDAŞ acil eylem planı devrede. Antalya'da 23 Temmuz'da tüketim yüzde 14,3 artarak 58.606 MWh'ye ulaştı.
26 Temmuz Çarşamba günü TRT1, ATV, Kanal D, Show TV, TV8, Star TV'de hangi programlar var? Bugün televizyonda izleyebileceğiniz diziler, filmler ve programlar hakkında detaylı bilgi edinin.
Pi'nin yaşamı filmi herkes tarafından araştırılmaya başlandı. Pi'nin Yaşamı Gerçek Bir Hikaye mi? sorusu arama motorlarında aranıyor. Peki, Pi'nin Yaşamı gerçek hayat hikayesi mi? Pi'nin Yaşamı konusu ne? Pi'nin Yaşamı ne anlatıyor? İşte detaylar...
MAKÜ öğrencileri, TÜBİTAK destekli araştırma projeleriyle Türkiye çapında önemli başarılara imza attı. Lisans ve ön lisans programlarında kazandıkları derecelerle üniversitelerini gururlandırdılar.
Yorumlar (0)