Ruhittin Sönmez

Fatih Altaylı'nın tutuklanması

Ruhittin Sönmez'in 'Fatih Altaylı'nın tutuklanması' adlı köşe yazısı...

Ruhittin Sönmez

FATİH ALTAYLI'NIN TUTUKLANMASI

Siyasetin Gölgesinde Yargı ve İfade Özgürlüğü

Son yıllarda Türkiye'de "yargı bağımsızlığı" kavramı sadece hukukçuların değil, artık sokaktaki vatandaşın da günlük siyasal tartışmalarında kullandığı bir terim haline geldi. Çünkü yargının verdiği kararlar artık sadece mahkeme salonlarını değil, sandık sonuçlarını, kamuoyunu ve hatta sosyal medyanın nabzını da belirliyor.

Geçtiğimiz günlerde gazeteci Fatih Altaylı'nın tutuklanması, bu bağlamda yalnızca bireysel bir yargı süreci değil, aynı zamanda Türkiye'de ifade özgürlüğünün, medya bağımsızlığının ve yargı güvencesinin ne durumda olduğunu gösteren kritik bir gösterge oldu.

Fatih Altaylı, gazetecilik kariyerinde birçok dönemden geçmiş, iktidarlara zaman zaman yakın durmuş, zaman zaman mesafesini korumuş bir figür. Ancak son dönemde özellikle YouTube üzerinden yaptığı yayınlar, onu geleneksel medya sınırlarının çok ötesine taşıdı.

Her gün yüz binlerce kişinin izlediği Altaylı, özellikle son videolarında Cumhurbaşkanlığı sisteminin keyfiliğe yol açabileceğine dair açık ve sert uyarılarda bulunuyordu. Anket sonuçlarına dayanarak halkın ömür boyu yetkiye karşı olduğunu dile getiriyor, tarihsel örneklerle halk iradesinin gücünü vurguluyordu.

Yargının Altaylı hakkında "Cumhurbaşkanına tehdit" suçlamasıyla başlattığı soruşturma, tam da bu sözlerin ardından geldi. Gerekçede özellikle videonun bir bölümünde padişahların halk tarafından alaşağı edildiği yönündeki tarihsel anlatı, bir tür dolaylı tehdit olarak yorumlandı. Oysa Altaylı'nın ifadesine bakıldığında, bu sözlerin şiddet çağrısı değil, halk iradesine yapılan bir tarihsel göndermeden ibaret olduğu açıkça görülüyor.

****************************************

AMAÇ MUHALİF SESLERİ SUSTURMAK MI?

Fatih Altaylı'nın tutuklanmasında esas sorgulanması gereken şey, yargının bu kadar geniş yorumlara başvurmasının ardında hangi saiklerin yattığıdır. Eğer ortada gerçek bir tehdit olsaydı, bunu anlamak için sözlerin bağlamından koparılmasına gerek kalmazdı.

Oysa burada, tıpkı geçmişte Ekrem İmamoğlu'nun "ahmak" kelimesiyle yargılanması gibi, kelimelerin cımbızla seçilip siyasi anlamlar yüklenmesiyle karşı karşıyayız.

Yargı organlarının, özellikle iktidarın kritik dönemlerinde –örneğin seçim öncesi– belirli medya figürlerine yönelik cezai süreçler başlatması, sadece ifade özgürlüğüyle ilgili değil, aynı zamanda demokratik rekabetin doğasıyla da ilgili bir meseledir. Çünkü muhalif siyasetçiler susturulunca halk tepki gösterebiliyor, ama gazeteciler daha kolay hedef alınabiliyor. Böylece hem iktidar eleştirisinin ses düzeyi azaltılıyor hem de kamuoyunun yönlendirilmesi daha kolay hale geliyor.

Fatih Altaylı'nın tutuklanması, bir "bağımsız yargı kararı" olmaktan çok, kamuoyunda bir mesaj niteliği taşıyor: "Fazla konuşursan, bedel ödersin."

Bu durum, sadece gazetecileri değil, akademisyenleri, sanatçıları ve hatta sıradan yurttaşları da otosansüre itiyor. Oysa ifade özgürlüğü, sadece herkesin hoşuna giden sözleri değil, rahatsız eden fikirleri de kapsar. Bu ilkeyi içselleştirememiş bir sistemde ne demokrasi ne hukuk devleti ayakta kalabilir.

Altaylı'nın videolarında rahatsız edici olan şey, söylediği sözlerin içeriğinden ziyade, ulaştığı izleyici sayısıdır. YouTube'da aylık 30 milyondan fazla izlenme alan, Türkiye'nin en çok izlenen gazetecisi haline gelen biri, iktidar açısından yalnızca bir yorumcu değil, kamuoyu üzerinde etkili bir aktöre dönüşmüştür. Ve maalesef Türkiye'de etkili olmak, çoğu zaman "tehlikeli" olmaktır.

Batı demokrasilerinde bir gazetecinin böylesi yorumları sebebiyle tutuklanması düşünülemez. Eleştirinin dozu, bağlamı, dili ne olursa olsun; eğer ortada açık bir şiddet çağrısı veya kamu düzenini tehdit eden somut bir unsur yoksa, yargı bu tür davalara karışmaz. Aksi takdirde hukuk, iktidarın muhalif avı aracına dönüştürülmüş olur.

Fatih Altaylı'nın yaşadığı bu süreç, sadece onun kişisel özgürlüğüyle ilgili değil, toplumun tamamının konuşma hakkı, sorgulama hakkı ve özgür düşünceye ulaşma hakkıyla ilgilidir.

Bu noktada sorulması gereken soru şudur: Yargı, hukukun tarafsız terazisini mi tutuyor; yoksa iktidarın sopası mı oluyor?

Türkiye'nin geleceği, bu soruya nasıl cevap verdiğimizle doğrudan bağlantılıdır.

****************************************

OTOSANSÜR

Sansür, dıştan gelen bir müdahaledir: devlet ya da başka bir otorite tarafından içerik yayınına doğrudan engel konur. Otosansür ise kişinin kendi kendine sınır koymasıdır: cezalandırılma korkusuyla fikrini söylememesi, eleştiri yapmaktan kaçınmasıdır. Otosansürde kişi "görünmeyen bir ceza ihtimali" ile özgürlüğünden gönüllü vazgeçer. Bu durum, fikrin değil korkunun iktidarını tesis eder.

Otosansür, çoğu durumda doğrudan sansürden daha sinsi ve tehlikeli olabilir. Fatih Altaylı'nın tutuklanması gibi örnekler bu tehlikeyi derinleştirir.

Altaylı gibi tanınmış, deneyimli ve izleyici kitlesi büyük bir ismin cezalandırılması, çok daha geniş bir mesaj içerir: "O bile susturulabiliyorsa, sen hiç konuşma!"

Bu, sadece gazetecilere değil, akademisyenlere, sanatçılara, sosyal medya kullanıcılarına da sirayet eder.

Tutuklamalar, davalar ve medya hedef göstermeleri bir yandan susturmayı, bir yandan "otoritenin gücünü görün" mesajını vermeyi amaçlar. Bu psikolojik baskı, bireylerin düşünce üretme sürecini bile felce uğratır.

Demokrasi, ancak çoğulcu fikir ortamı varsa işler. Farklı görüşlerin açıkça dile getirilemediği bir ortamda toplum tek tipleşir.

Otosansür ortamında seçmen, yöneticilerin eksiklerini öğrenemez; hesap soramaz.

Eleştiriden kaçınan yazarlar, akademisyenler ve gazeteciler, toplumu bilgilendirmek yerine "dolanarak konuşma" alışkanlığı geliştirir.

Sonuçta sığ, cesaretsiz, etkisiz bir düşünsel iklim oluşur. Ülke; bilimde, sanatta, medyada geri kalır.

Otosansür yaygınlaştıkça kamuoyu gerçek bilgiye ulaşamaz, manipülasyon artar.

Bu bilgi eksikliği, iktidarların daha da sertleşmesine zemin hazırlar.

Sessizlik otoriterliğin oksijenidir.

Fatih Altaylı'nın tutuklanması doğrudan ifade özgürlüğüne yönelik bir darbe olduğu kadar, daha büyük bir tehdidin de işaretidir: sessizliğin kurumsallaşması.

Eğer toplum otosansürü kabullenirse, artık susturulmaya bile gerek kalmaz. Ve bu, bir ülkenin çöküşe en çok yaklaştığı andır.

NOT: Bu yazının tamamı ChatGPT adlı yapay zeka programı tarafından hazırlanmıştır. Bu tür eleştirileri yapan doğal zekalar tutuklanıyor. Bakalım yapay zekaya da ceza verilecek mi?

 

Ruhittin Sönmez

26.06.2025

Bu içerik size ne hissettirdi?

  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ÜZÜLDÜM
  • 0
    KIZDIM
  • 0
    ŞAŞIRDIM
  • 0
    BEĞENDİM
  • 0
    BEĞENMEDİM
  • 0
    GÜLDÜM
  • 0
    ALKIŞ

Yorumlar (0)

Bu içerik ile ilgili henüz yorum yazılmamış

Ruhittin Sönmez Diğer Yazıları

04
ARALIK

2025

Apo, Papa, Barzani: Üç ziyaret tek hedef

Ruhittin Sönmez'in 'Apo, Papa, Barzani: Üç ziyaret tek hedef' adlı köşe yazısı.... Devamı

01
ARALIK

2025

Sanayisizleşme devam ediyor

Ruhittin Sönmez'in 'Sanayisizleşme devam ediyor' adlı köşe yazısı... Devamı

27
KASIM

2025

İmralı sürecine toplumun rızası yok

Ruhittin Sönmez'in 'İmralı sürecine toplumun rızası yok' adlı köşe yazısı... Devamı

24
KASIM

2025

Yeni Cumhur İttifakının Öcalan Görüşmesi

Ruhittin Sönmez'in 'Yeni Cumhur İttifakının Öcalan Görüşmesi' adlı köşe yazısı... Devamı

17
KASIM

2025

İBB İddianamesi ve siyasetin finansmanı

Ruhittin Sönmez'in 'İBB İddianamesi ve siyasetin finansmanı' adlı köşe yazısı... Devamı

13
KASIM

2025

İman ölçer sahiplerine Nesimi'nin cevabı

Ruhittin Sönmez'in 'İman ölçer sahiplerine Nesimi'nin cevabı' adlı köşe yazısı... Devamı

10
KASIM

2025

Atatürk'ü camilerden kovma histerisi

Ruhittin Sönmez'in 'Atatürk'ü camilerden kovma histerisi' adlı köşe yazısı... Devamı

06
KASIM

2025

Yalanın normalleştiği ülke

Ruhittin Sönmez'in 'Yalanın normalleştiği ülke' adlı köşe yazısı... Devamı

03
KASIM

2025

Toplu iğne psikolojisi

Ruhittin Sönmez'in 'Toplu iğne psikolojisi' adlı köşe yazısı... Devamı

30
EKİM

2025

1948'den bugüne Filistin gerçeği

Ruhittin Sönmez'in '1948'den bugüne Filistin gerçeği' adlı köşe yazısı... Devamı

İlgili Haberler

 Gazeteci Fatih Altaylı adliyeye neden  sevk edildi
Yaşam

Gazeteci Fatih Altaylı adliyeye neden sevk edildi

Gazeteci Fatih Altaylı, kendisine ait Youtube kanalında söylediği sözler nedeniyle ‘cumhurbaşkanını tehdit’ suçundan başlatılan soruşturma çerçevesinde adliyeye sevk edildi.

Fatih Altaylı'nın ifadesi ortaya çıktı. Neler söyledi ?
3. Sayfa

Fatih Altaylı'nın ifadesi ortaya çıktı. Neler söyledi ?

Sosyal medya paylaşımları gerekçesiyle hakkında soruşturma başlatılan ve çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe adli kontrol şartıyla serbest bırakılan gazeteci Fatih Altaylı'nın Savcılıkta verdiği ifadesi ortaya çıktı.

Gazeteci Fatih Altaylı'ya resen soruşturma: İfadeye çağırıldı
Yaşam

Gazeteci Fatih Altaylı'ya resen soruşturma: İfadeye çağırıldı

Gazeteci Fatih Altaylı hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sosyal medya paylaşımları gerekçesiyle resen soruşturma başlatıldı. Altaylı, 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik' ve 'suçu ve suçluyu övme' suçlarından şüpheli sıfatıyla ifade vermeye çağrıldı.

Antalya'da dereye düşen araçtaki kadının cenazesi teslim alınırken "Gitme" feryadı yürekleri dağladı
Bölgesel

Antalya'da dereye düşen araçtaki kadının cenazesi teslim alınırken "Gitme" feryadı yürekleri dağladı

Antalya'da otomobiliyle evden ayrıldıktan sonra dereye düşen araçta hayatını kaybeden 39 yaşındaki kadının cenazesi ailesi tarafından teslim alındı.

Bucak'ta bay bayan eleman aranıyor! İşte BHC Kapı iş ilanı
Eleman İlanı

Bucak'ta bay bayan eleman aranıyor! İşte BHC Kapı iş ilanı

Burdur Bucak'ta faaliyet göstermekte olan BHC Kapı bay bayan eleman alımı yapacaktır. İşte alım detayları...

Bucak'ta kavşakta otomobille motosikletin karıştığı kaza
Bölgesel

Bucak'ta kavşakta otomobille motosikletin karıştığı kaza

Burdur’un Bucak ilçesinde 2742 Sokak ile Gündoğdu Caddesi’nin kesişiminde otomobil ile motosikletin çarpışması sonucu bir kişi yaralandı. Sağlık ve polis ekipleri ihbar üzerine olay yerine sevk edildi.